CÜMLEDE ANLAM
A-) ANLAM ÖZELLİKLERİNE GÖRE CÜMLELER:
1- ÖZNEL ANLATIM:
Doğruluğu ya da yanlışlığı, kişiden kişiye değişebilen düşüncelerin anlatıldığı yargılara “öznel yargı” , bu yargıların kullanıldığı anlatıma da “öznel anlatım” denir.
Yazar son eserinde çok güzel tasvirler yapmış. Bu cümlede yazarın yaptığı tasvirler çok güzel olarak değerlendirilmiş. Fakat bu güzellik kişiden kişiye değişebileceği için özneldir. Yani bana göre güzeldir; ama bir başka kişiye göre güzel olmayabilir. İşte bu anlatıma “öznel anlatım” denir.
Öznel anlatımda verilen ifadenin ispatı olmaz; çünkü kişiden kişiye değişen bir yargı olduğundan herkesçe kabul edilen bir doğru yoktur.
ÖRNEK:
(I) Arkadaşlarımla kitap okuma yarışması yaptık. (II) Ben bir haftada tam üç kitap okudum. (III) En son okuduğum bir polisiye romandı. (IV) Bütün arkadaşlarıma tavsiye ettiğim roman oldukça sürükleyiciydi.
Yukarıdaki parçada numaralandırılmış cümlelerden hangisi öznel bir yargı bildirmektedir?
A) IV. B) III. C) II. D) I.
ÇÖZÜM:
I. Cümlede kitap okuma yarışması yapıldığı ispatlanır ve yargı kişiden kişiye değişmez.
II. Cümlede bir kişinin bir haftada üç kitap okuduğu ispatlanabilir ve bu yargı da kişiden kişiye değişmez.
III. Cümlede de okunanın polisiye roman olup olmadığı ispatlanabilir ve bu yargı da kişiden kişiye değişmez.
IV. Cümlede romanın oldukça sürükleyici olması kişiden kişiye değişebilir. Bu roman A şahsına sürükleyici gelebilir; ama başka bir kişiye sıkıcı gelebilir. Bu nedenle bu cümlede öznel bir yargı vardır.
Doğru seçenek A seçeneğidir.
2- NESNEL ANLATIM:
Doğruluğu ya da yanlışlığı kişiden kişiye değişmeyen, deney ve gözleme dayanan tarafsız yargılara “nesnel yargı” denir, bu yargıların kullanıldığı anlatıma da “nesnel anlatım” denir.
Nesnel anlatımda bu güzeldir, bu başarılıdır, bu iyidir, bu kötüdür diye kişisel beğeniler yoktur.
Kısacası bir ifadenin doğru ya da yanlış olduğu kişiden kişiye değişmiyorsa o anlatım nesnel anlatımdır. Ayrıca doğruluğu ya da yanlışlığı deney ya da gözlemle ispatlanabilir.
“Bütün seyirciler onu ayakta alkışladılar.” Bu cümlede bütün seyircilerin izledikleri kişiyi ayakta alkışladıkları gözlem sonucu ispatlanabilir ve bu yargı herkesçe kabul edilir. O halde bu yargı nesnel bir yargıdır. Bu anlatım da nesnel bir anlatımdır.
Ya da “Bu gün hava çok sıcak.” Cümlesinde havanın sıcak olup olmadığı derece ile ölçülerek ispatlanır ve bu yargı herkesçe aynıdır. Yani herkes havanın sıcak olduğunu kabul eder. İşte böyle yargılara “nesnel yargı”, böyle anlatımlara da “nesnel anlatım” denir.
Öznel anlatımda deney ve gözlemle ispat söz konusu değildir. İfadenin doğruluğu kişiden kişiye değişir. Oysa nesnel anlatımda ifadenin doğruluğu deney ve gözlemle ispatlanarak doğruluk kişiden kişiye değişmez.
Örnek:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde nesnel bir anlatım söz konusudur.
Yazar, ustaca tasvirlerle akıcılığı sağlamış.
Yazar, kıvrak cümleler kurarak esere tat katmış.
Yazar, eserde Kurtuluş Savaşı yıllarındaki acıları anlatıyor.
Yazar, son eseriyle okuyucusuna yeni ufuklar açmış.
ÇÖZÜM:
A seçeneğinde, “ustaca tasvirlerle akıcılığın sağlandığı” öznel bir ifadedir. Çünkü tasvirlerin ustalıkla yapıldığı ya da akıcılığın sağlanıp sağlanmadığı kişiden kişiye değişir. Bu eserdeki tasvirleri ben beğenebilirim, ama belki siz hiç beğenmezsiniz. Ayrıca bunu deney ve gözlemle de ispatlayamayız. Bu nedenle öznel anlatım söz konusudur.
B seçeneğinde kurulan cümlelerin kıvrak olup olmadığı ve bu cümlelerin esere tat verip vermediği kişiden kişiye değişir. Deney ve gözlemle de ispatlanamaz. Bu nedenle bu ifade de özneldir.
C seçeneğinde anlatılanların Kurtuluş Savaşı yıllarında yaşanıp yaşanmadığı eserden örnekler vererek ispatlanır ve bu da herkesçe kabul edilebilir. O halde burada nesnel anlatım söz konusudur. Doğru seçenek C seçeneğidir.
D seçeneğinde yazarın son eseriyle okuyucusuna yeni ufuklar açtığı kişiden kişiye değişebilecek bir yargı olduğundan ve ispatlanamayacağından öznel bir anlatıma sahiptir.
3-) KOŞULA (ŞARTA) BAĞLILIK:
Bir eylemin gerçekleşmesi, daha önceden başka bir eylemin gerçekleşip gerçekleşmediğine bağlı ise burada koşula (şarta) bağlılık söz konusudur. Örneğin;
Yağmur yağmazsa pikniğe gideceğiz. Cümlesinde pikniğe gitme eylemi yağmurun yağıp yağmayacağına bağlı olduğu için burada koşula bağlılık vardır.
Bu tip cümlelerde genellikle iki yargı vardır ve bunlardan ilkinde -se, -sa şart eki bulunur. (Yağmur yağmazsa)
Ayrıca bu tip cümle anlamlarında ikinci yargıya “hangi şartla” sorusunu sorduğumuzda cevap alabiliyorsak koşula (şarta) bağlılık söz konusudur.
Yağmur yağmazsa pikniğe gideceğiz. Hangi şartla pikniğe gideceğiz? (Yağmurun yağmaması şartı ile)
ÖRNEK:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde eylemin gerçekleşmesi şarta bağlıdır?
A) Zamanında geleceğim diyorsun ama geç kalıyorsun.
B) Çalışıyorsun ama bu tempoyla zamanında bitiremezsin.
C) Günlerdir aradı ama bir türlü izine rastlamadı.
D) Sinemaya giderim ama sen de gelirsen.
ÇÖZÜM:
A seçeneğinde hangi şartla geç kalıyorsun? Sorusuna cevap almayız. Yani geç kalmasının bir şartı yok. -se, -sa eki de yok.
B seçeneğinde hangi şartla bitiremezsin? Sorusuna cevap yok. Bitirememesinin bir şartı yok. -se, -sa eki de yok.
C seçeneğinde hangi şartla izine rastlamadı diye sorduğumuzda cevap alamadığımız için şarta bağlılık yoktur. Ayrıca -se, -sa eki de yok.
D seçeneğinde hangi şartla sinemaya gidecekmiş? “Sen de gelirsen” cevap aldığımız için burada şarta bağlılık vardır. Ayrıca “sen de gelirsen” de -se, -sa var.
4-) NEDEN- SONUÇ İLİŞKİSİ:
İkinci yargıya yani asıl yargıya sorduğumuz “niçin” sorusuna cevap alabiliyorsak neden- sonuç ilişkisi vardır.
Bu cümlelerde yargılardan biri diğerinin gerçekleşmesine neden olmaktadır. Bir eylemin hangi gerekçe ile yapıldığını belirten cümlelerdir.
Havalar soğuduğu için kalın giyindik. Cümlesinde kalın giyinilmesinin nedeni havaların soğumasıdır. Bu cümlede ikinci yani asıl yargıya niçin sorusunu soralım: Niçin kalın giyindik? Havalar soğuduğu için. Cevap alabiliyoruz. O halde nede- sonuç ilişkisi vardır.
ÖRNEK:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde neden- sonuç ilişkisi vardır?
A) Öğretmeniniz gelmezse erken gidebilirsiniz.
B) Akşamdan saati kurmadan yatmayın.
C) Siz büyüklerinize saygı gösterirseniz küçükleriniz de size saygı gösterir.
D) Planlı ve disiplinli çalıştığından dolayı sınavı kazandı.
ÇÖZÜM:
A seçeneğinde koşula bağlılık vardır. Erken gidebilmenizin şartı öğretmeninizin gelmemesi.
B seçeneğinde herhangi bir neden sonuç ya da koşula bağlılık yoktur.
C seçeneğinde koşula bağlılık vardır. Küçüklerin de size saygı göstermesi sizin büyüklerinize saygı göstermenizdir. Ayrıca -se, -sa eki de vardır.
D seçeneğinde neden-sonuç ilişkisi vardır.
5-) ATASÖZLERİ:
Söyleyeni belli olmayan dilden dile nesilden nesile geçen ve böylece günümüze kadar ulaşan, atalarımızın hayat tecrübelerini anlatan, bizlere öğüt veren milletin ortak malı olarak kabul edilen sözlere atasözü denir.
Atasözlerinin başlıca özellikleri:
1- Atasözleri halkın ortak malıdır, söyleyenleri belli değildir.
2- Kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin sırası değiştirilemez. Bir sözcüğün yerine de başka sözcük konulamaz.
3- Kısa ve özlü sözlerdir. Atalarımızın hayat tecrübelerini anlatarak bizlere öğüt veren sözlerdir.
4- Atasözlerini oluşturan sözcükler genellikle gerçek anlamlarından uzaklaşarak mecaz anlamda kullanılırlar.
Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez. Burada asıl anlatılmak istenen büyük bir faydanın ya da menfaatin geleceği yerden küçük bir şey sakınılmaz. Çünkü onun kat kat fazlası gelecektir.
İşleyen demir pas tutmaz. Burada da çalışmanın önemi anlatılmaktadır. Eğer çalışılırsa çalışan kişiye hiçbir olumsuzluk yakıştırılmayacağı ifade edilmektedir.
5- Bazı atasözlerini oluşturan sözcükler de gerçek anlamları ile kullanılmıştır.
Dost ile ye iç alışveriş etme. Buradaki sözcükler gerçek anlamları ile kullanılmıştır. Burada dostun olan kişiyle birlikte ye iç ama maddi konulara girme. Çünkü işin içine maddiyat girince ortada dostluk falan kalmaz anlamındadır.
Son pişmanlık fayda vermez. Bir işin yanlış olduğunu bildiğimiz halde yapmaya devam edersek sonunda pişman da olsak bu bir şey ifade etmez. Çünkü artık olan olmuştur.
6- Atasözleri öğüt verir, nasihat eder.
7- Yargı bildirirler. (Yargı= bilgi)
ÖRNEK:
Aşağıdakilerden hangisi “Güneş balçıkla sıvanmaz.” Atasözünün anl¤¤¤¤¤ uygundur?
Yarının neler getireceği bilinmez.
Her söz her yerde söylenmez.
Yapılan iyilik, hiçbir zaman unutulmaz.
Herkesin bildiği gerçekler kimseden saklanamaz.
ÇÖZÜM:
“Güneş balçıkla sıvanmaz.” Atasözü ile herkesin bildiği gerçekler saklanamaz anlamındadır.
6-) ÖZDEYİŞLER (VECİZELER):
Genellikle ünlü kişilerin, devlet adamlarının ve sanatçıların söylemiş oldukları kısa; ama özlü sözlere “özdeyiş (vecize)” denir. Burada asıl olan az sözle çok şey anlatmaktır.
Atasözünden ve deyimden farkı söyleyeni bellinin belli olmasıdır.
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.”
Atatürk
“Güzel gören güzel düşünür; güzel düşünen hayatında lezzet alır.”
Mevlana
“Kalem kılıçtan keskindir.”
Napolyon
ÖRNEK:
Aşağıdakilerden hangisi özdeyiştir?
Sakla samanı gelir zamanı.
Dost yüze düşman ayağa bakar.
Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.
Evdeki hesap çarşıya uymaz.
ÇÖZÜM:
Burada A, B ve D seçeneklerinde atasözü vardır ve bunların söyleyeni belli değildir. Oysaki C seçeneğinde Hz. Ali’ye ait bir söz vardır. Söyleyeni belli olduğu için bu özdeyiştir ve doğru seçenek C seçeneğidir.
7-) DEYİMLER:
Bir durumu ifade etmek için benzer sözlerle çağrışım yapan kalıplaşmış ifadelere deyim denir.
Deyimlerin başlıca özellikleri şunlardır;
Deyimler en az iki kelimeden oluşurlar.
Kafa tutmak, göze girmek, dil dökmek, burnundan solumak, gözleri dolmak...
Yangına körükle gitmek, başını kaşıyacak vakti olmamak, saç başa girmek, dereyi görmeden paçaları sıvamak....
b- Deyimleri oluşturan sözcükler çoğu zaman gerçek anlamlarından uzaklaşırlar ve mecaz anlam taşırlar.
Çalışkanlığı ile bütün öğretmenlerinin gözüne girdi.
Bu cümlede çalışkanlı ve başarısı ile bütün öğretmenlerinin dikkatini çekerek onların sevgisini kazandı anlamında “göze girmek” deyimi kullanılmıştır. Gerçek anlamı ile düşündüğümüzde öğrencinin öğretmenlerinin gözünden içeri girmesi söz konusu değildir.
c- Deyimler kişilere göre çekimlenebilir ve tek olarak söylendiklerinde mastar olarak yani sonuna -mek, -mak getirilerek söylenirler.
Göze batmak
Yarmazlığı ile herkesin gözüne batmaya başladı.
d- Atasözleri gibi kalıplaşmış ifadelerdir.
e- Söyleyenleri belli değildir.
f- Atasözleri gibi nasihat edip öğüt verme yoktur.
g- Yargı yani bilgi vermezler.
ÖRNEK:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde telaşlanmak anlamında bir deyim kullanılmıştır?
İçeride konuşulanlara şöyle bir kulak kabarttım.
Günlerdir gözümüz yollarda kaldı.
Çok sinsi biri saman altından su yürütüyor.
Onun buraya geldiğini duyunca etekleri zil çaldı.
ÇÖZÜM:
A seçeneğinde konuşulanları gizlice dinlemek, B seçeneğinde çok beklemek, merak etmek, C seçeneğinde uyanık olmak anlamı vardır.
Seçeneğinde ise kendisinden çekinilen bir kişinin geleceği söylenince telaşlanmak anlamı vardır. Dolayısıyla cevap D seçeneğidir.
8-) TANIMLAMA, TANIM CÜMLELERİ:
Bir şeyin ne olduğunu anlatan cümleler tanım cümlesidir. Bu cümlelerde tanım yapılır.
Sıfat, ismin önüne gelerek onu niteleyen ya da belirten sözcüktür.
Cümlesinde sıfat nedir? Sorusuna cevap alabiliyorsak bu cümle tanım cümlesidir.
Roman, başarılı tasvirlerle yazılmalıdır.
Bu cümlede roman nedir? Sorusuna cevap alamadığımız için bu cümle bir tanım cümlesi değildir.
Demek ki tanım cümlelerinde “anlatılan nedir? Sorusuna cevap alabiliyorsak bu cümle tanım cümlesidir.
ÖRNEK:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde tanımlama yapılmıştır?
Okul eğitim yanında öğretim de vermelidir.
Müzik, seslerin ahenkli uyumudur.
Başarılı bir öğrenci olmak için çok çalışmalıyız.
Düzgün cümleler kurmak çok kitap okumakla mümkün olur.
ÇÖZÜM:
A seçeneğinde okul nedir sorusuna cevap alamıyoruz.
B seçeneğinde başarılı bir öğrenci nedir? Sorusuna cevap alamıyoruz.
D seçeneğinde düzgün cümle nedir sorusuna cevap alamıyoruz.
Oysaki B seçeneğinde müzik nedir sorusuna seslerin ahenkli bir uyumudur şeklinde cevap alabiliyoruz. O halde B seçeneğinde müziğin tanımı yapılmıştır ve bu cümle bir tanım cümlesidir.