Yaşam ya da yaşamak, felsefecilerin üzerinde düşünmekten özellikle hoşlandığı türden bir konu değildir. Bize çözülecek kesin problemler ya da paradokslar verin, yeterince özgün bir yönü olan keskin sorular verin, içinde hareket edebileceğimiz ya da değiştirebileceğimiz girift bir entellektüel yapı verin, böylece biz de kesin hatlarla bir kuram ortaya koyabilelim, sezgisel ilkelerden hareket edip şaşırtıcı sonuçlara ulaşabilelim, entellektüel cambazlıklar sergileyebilelim, tüm bunları yaparken de açık başarı kıstaslarını tutturalım. Ama yaşam hakkında düşünmek, daha çok geviş getirmek gibidir, bunun getirdiği kavrayış bir bitiş çizgisini geçme ama aynı zamanda kontrolü elde tutma duygusu yaşatmaz insana; biraz daha büyümeye benzer daha çok.
Yaşam hakkında felsefi düşüncelere dalmak, bir kuram yaratmaz, bir portre koyar ortaya. Bu portre çeşitli kuramsal parçalardan oluşabilir – sorulardan, ayrımlardan, açıklamalardan. Neden mutluluk, tek önemli şey değildir? Ölümsüzlük neye benzerdi ve anlamı ne olurdu? Miras kalan zenginlik kuşaktan kuşağa aktarılmalı mı? Doğunun aydınlanma doktrinleri geçerli midir? Yaratıcılık nedir ve insanlar umut verici projelere girişmeyi neden erteler? Hiçbir duygumuz olmasaydı ama yine de zevk alabilseydik neyi yitirmiş olurduk? Yahudi Soykırımı insanlığı nasıl değiştirdi? Bir insan en çok kişisel zenginlik ve güçle ilgilenirse bunda yanlış olan nedir? Dindar bir insan, Tanrının kötülüklere neden izin verdiğini açıklayabilir mi? Romantik aşkın insanı değiştirme biçiminde değerli olan nedir? Bilgelik nedir ve felsefeciler buna neden bayılırlar? İdealler ve gerçekler arasındaki farkı nasıl değerlendirmeliyiz? Varolan bazı şeyler diğerlerinden daha mı gerçektir, biz de kendimizi daha gerçek kılabilir miyiz? Yine de bu kuram parçalarının birleşimi, bir portre oluşturur. Resmedilmiş bir portreye -örneğin Raphael'in, Rembrandt'ın ya da Holbein'ın elinden çıkmış bir portreye- bakmanın ve bunun içinize yerleşmesinin nasıl birşey olduğunu düşünün. Bununla bir hastanın tıbbi raporu ya da genel bir psikoloji kuramı arasındaki farkı düşünün sonra.
Bir yaşam üzerine düşünmekle elde edilen kavrayışın kendisi, bu yaşamın içine yayılır ve onu yönlendirir. Üzerine düşünülmüş bir yaşam sürmek, insanın kendi portresini yapmasıdır. Rembrant son dönemlerinde yaptığı otoportrelerinde yalnızca öyle görünen biri değil, kendini öyle gören ve öyle bilen biridir, bunun gerektirdiği cesareti taşımaktadır. Onun kendini bildiğini görürüz. Bize gözünü kırpmadan bakar, biz onun bize gözünü kırpmadan baktığını görürüz; onun bu bakışı yalnızca onun kendini bildiğini göstermekle kalmaz, bizim de kendimizi eşit bir dürüstlükle bilir hale gelmemizi sabırla bekler.