|
| Açık öğretim fakültesi dersleri, ders notları | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Su-Perisi Özel Üye
Mesaj Sayısı : 1200 Başarı Puanı : 3436 Rep Puanı : 1 Kayıt tarihi : 19/05/09 Nerden : Dünya İş/Hobiler : Öğrençi
| Konu: Açık öğretim fakültesi dersleri, ders notları C.tesi Ekim 16, 2010 10:38 am | |
| 1. (sınıf) iktisat ders notu
İKTİSADA GİRİŞ
* Fayda sağladığında yok olup, biten mallara dayanıksız mallar denir.
* Bir kararı uygularken vazgeçilen bir başka karara fırsat maliyeti denir.
* p0=10, p1=15, q0=1, q1=0.5kg ise talebin fiyat esnekliği -1 dir. (0.5-1)/1 bölü (15-10)/10
* Asgari ücret taban fiyatı uygulamasına bir örnektir.Oligopol piyasasında üretici firmalar arasında karşılıklı bağımlılık gözlenir.
* Ölçülebilen ve günlük yaşamda karşılaşılan faiz oranı nominal faiz oranıdır.
* Dışsallıkların özellikleri: Hem üreticiler hem de tüketiciler tarafından meydana getirilebilmeleri Pozitif veya negatif olabilmeleri Kamusal malların dışsallıkların özel bir türü olması Ekonomik yapıiçerisinde dışsallıkların taraflarını belirlemenin mümkün olması
* Makro iktisadın ilgi alanı: İşsizlik oranı, Enflasyon oranı, Üretim artış oranı
* Yatırım harcamaları: Firmaların ve devletin yeni bina yaptırmak için yaptıkları harcamalar Firmaların ve devletin yeni teçhizat ve tesisat alımı için yaptıkları harcamalar Bireylerin yeni ev yaptırmak için yaptıkları harcamalar Stoklardaki artışlar
* Bir grup mal ve hizmetin 2000 yılı fiyatlar ıile ifade edilen değeri 100 YTL, 2004 yılı fiyatlarıile ifade edilen değeri 140 YTL ise, bu mal ve hizmet grubunun fiyatları 2000-2004 döneminde yüzde 40 oranında artmıştır.
* Ortalama tüketim eğilimi ile ortalama tasarruf eğiliminin toplamı1 dir. Y=C+S APC+APS=TÜKETİM/GELİR + TASARRUFLAR/GELİR=C/Y +S/Y =1
* C=Tüketim=90, Y=Gelir=100 ise Ortalama tüketim eğilimi=90/100=0.90
* Kamu harcamaları çarpanının 3, vergi harcamaları çarpanının -2 olduğu bir ekonomide, kamu harcamalarının 250 bin YTL ve vergilerin 300 bin YTL arttırılması durumunda milli gelirde 600 bin YTL azalır. -2 çarpı300 =-600.
* Bir ekonomide MPC=marjinal tüketim eğilimi 0.80 ve MPI=marjinal ithal eğilimi değeri 0.05 ise harcama ve vergi çarpanı değerleri harcama çarpanı4, vergi çarpanı-3 tür. vergi çarpanı=-(0.80-0.05)x4=-3, harcama çarpanı=1(0.2+0.05)=4
* TC Merkez Bankasıtarafından yapılan en likit para arzı tanımı M2=M1+Ticari bankalardaki vadeli mevduatlar
* Paranın ihtiyat amacıyla talep edilmesinin nedeni beklenmeyen harcamaların karşılanmasıdır.
* Toplam talep eğrisinin sola kaymasının nedeni para arzının azalmasıdır.
* İthal edilen mallara konulan vergiye tarife denir.
* Belirli bir malın üretiminin diğer ülkelere göre daha etkin olarak, yani daha düşük fırsat maliyeti ile gerçekleştirilmesine karşılaştırmalı üstünlük denir.
* İşgücü arzı çalışabilir yaştaki nüfusun büyüklüğüne bağlı olarak belirlenir.
* Hızlı nüfus artışı sonucu işçi başına düşen sermaye miktarının azalması, sermaye sığlaşması olarak adlandırılır.
* İki mal arasındaki çapraz talep esnekliği katsayısı; Pozitif bir değerse, bu iki malın birbirine göre durumu ikame mallardır. Negatifse tamamlayıcı mallardır.
* Tekel piyasasında yapılan tek satıcı olması varsayımı tekelci firmanın endüstri konumuna gelmesi sonucunu doğurur.
* Q0=1 kg, Q1=0.5 kg, P0=10, P1=15 ise talebin fiyat esnekliği katsayısı-1 dir. Formül: [ (Q1-Q0)/Q0] / [ (P1-P0)/P0]
* Portakal (kg/hafta): 3,6,10 Toplam fayda: 100,160,200 ise bir haftada tüketilen portakal miktarı 3 kg den 6 kg'a çıktığında marjinal fayda 20 birimdir. Formül: (160-100)/(6-3)
* Bir dilim pasta 10 YTL ve bir fincan kahve 2 YTL ise bir dilim pastanın fırsat maliyeti 5 kahvedir. Formül: 10/2=5
* Tam rekabet piyasasının varsayımları: Piyasada çok sayıda alıcı ve satıcı vardır. Her firma homojen bir ürün üretir ve satar. Firmalar kolaylıkla piyasaya girip çıkarlar. Alıcıve satıcılar tam bilgiye sahiptirler.
* Dışsallıkların özellikleri: Pozitif veya negatif olabilmeleri. Hem üreticiler hem de tüketiciler tarafından meydana getirilebilmeleri. Kamusal malların, dışsallıkların özel bir türü olması. Ekonomik yapı içerisinde dışsallıkların taraflarını belirlemenin mümkün olması.
* Ölçülebilen ve günlük yaşamda karşılaşılan faiz oranı Nominal faiz oranıdır.
* Bir malın satılmak istenen miktarı ile fiyatı arasında doğru yönlü ilişkiye arz kanunu denir.
* Bir firmanın ürünlerinin satışından elde ettiği gelire toplam gelir denir.
* Ek faktör birimlerinin kullanılması sonucu, firmanın toplam gelirinde ortaya çıkan artışa marjinal ürün geliri denir.
* Ödünç verilebilir fonlar: Tüketici kredileri, ticari krediler, yatırım kredileri, devletin borçlanma talebi
* İlgili malın fiyatı100 TL'den 130 TL'ye çıktığında arz edilen miktarı 50 birimden 70 birime çıkmaktadır. İlgili malın arz esneklik değeri 1,33'tür. arz esneklik= arz miktarındaki % değişme/malın fiyatındaki % değişme
* Tüketicilerin reel gelirleri arttıkça daha az miktarda tüketmek isteyecekleri mallara Düşük mal denir.
* Ortalama ürün eğrisinin en yüksek değerde olduğu noktada marjinal ürün ortalama ürüne eşittir.
* Oligopolde, "Ürün fiyatını yükseltirsem rakip firmalar fiyat yükseltmezler. Ürün fiyatını düşürürsem rakip firmalar da hemen fiyat düşürür."bekleyişi Dirsekli talep modeli teorisi ile açıklanmaktadır.
* Marjinal hasılat verimi faktör fiyatından küçük olduğu sürece firma Faktör miktarını azaltır.
* Bir bireyin yaptığı bir faaliyetten, yapılan işle hiç ilgisi olmayan başka bireylerin olumlu veya olumsuz etkilenmelerine Dışsallık denir.
* Devletin toplam talebi arttırmak yerine, üretimi arttırmaya dönük politikası Arz yönlü politikadır.
* Toplam harcamalar içerisinde değişkenliği en fazla olan harcama türü Yatırım harcamalarıdır.
* Ekonominin tam istihdam GSMH düzeyinin altında bir noktada ulaştığı denge noktasına Noksan istihdam dengesidir.
* Devletin bütçesinde kamu harcamalarının kamu gelirinden fazla olması durumuna Bütçe açığı denir.
* Paranın temel fonksiyonları: Hesap birimi olma, Değişim aracı olma, Değer muhafaza aracı olma.
* Talep edilecek para miktarınıbelirleyen faktörler, Nominal Gelir-Faiz Oranıdır.
* Fiyatlar artarken üretimin azaldığı duruma Stagflasyon denir.
* Dış ticarete getirilen kısıtlamalar: Tarifeler, Kota, Tarife dışı engeller, İhracat ambargosu
* Mevcut kaynakların, yurtiçinde tüketilecek tarımsal ürünler üretiminde kullanılması yerine, ihraç edilebilecek ürünlerin imalatında kullanılması durumuna İhraç ikamesi denir.
* İKTİSAT, bireyler ve toplumların sınırlı kaynaklarını sınırsız ihtiyaçlarını karşılamak için nasıl dağıttıklarının incelenmesidir.
* Ülkeler arasındaki farklı ekonomik yapı ve kurumların organizasyonu ile çeşitli çıkar grupları arasındaki ilişkileri inceleyen iktisat bölümüne İKTİSADİ SİSTEMLER adı verilir.
* İktisatçının belli bir ekonomik sorunla ilgili bütün gerçekleri araştırıp toplama işlemine BETİMLEYİCİ İKTİSAT denir.
* İktisadın temel özellikleri: Malların üretimi,tüketimi ve dağıtımıyla ilgili olması. Sosyal bir bilim olması. Analitik olması. İnsan davranışlarının sadece iktisadi yönünü seçip incelemesi
* Arz yasası, malın fiyatıile arz edilen miktar değişkenleri arasındaki ilişkiyi gösterir.
* Tüketicinin geliri arttığında talebi artan mallara NORMAL MAL denir.
* Gelir arttıkça talebi düşen, gelir azaldıkça talebi artan mala DÜŞÜK MAL denir.
* Tüketim mallarının üretiminde kullanılan mallara sermaye malları(yarımamül mallar, hammaddeler, üretici malları) denir.
* Fiyat değişiminin yarattığı gelir ve ikame etkileri talep eğrisinin neden negatif eğime sahip olduğunu açıklamak için birlikte kullanılır.
* Genelden özele doğru yapılan bir araştırmada izlenen yaklaşıma TÜMDENGELİM adıverilir.
* Cateris Paribus varsayımı"diğer koşulların sabit olduğu"'nu ifade eder.
* Normal malın talebinin GELİR esnekliği POZİTİF'tir. Düşük malın talebinin GELİR esnekliği NEGATİF'tir. Birbiriyle ilişkisiz mallar arasında ÇAPRAZ talep esnekliği sıfırdır. İkame mallar arasındaki çapraz talep esnekliği pozitiftir. Tamamlayıcı mallar arasındaki çapraz talep esnekliği negatiftir.
* Esnekliği sonsuz olan talep eğrisi, y eksenine paralel olan bir doğrudur.
* Piyasa döneminde (çok kısa dönem) üretim miktarı sabittir.
* Uzun dönemde tüm girdilerin miktarı ve üretim kapasitesi değiştirilebilir.
* Toplam sabit maliyetin üretim miktarına oranına ortalama sabit maliyet denir. AFC=TFC/q
* Tam rekabet piyasasındaki bir firmanın ortalama geliri sabittir ve fiyata eşittir. AR=P
* Tekel piyasasındaki bir firmanın marjinal geliri sıfır olduğunda, tekelcinin sahip olduğu talep eğrisinin esnekliği 1'e eşittir.
* Talebi esnek olan bir maldan elde edilen toplam gelirin arttırabilmesi için malın fiyatının düşürülmesi gerekir.
* İmalat faaliyeti sonucunda yaratılan faydaya Şekil faydası denir.
* Üretimde kullanılan, ancak bu kullanım karşılığı hiçbir parasal ödeme yapılmayan kaynakların değerine ÖRTÜK MALİYET denir.
* Bir malın üretilen her birimi için sabit bir vergi alınması firmanın sabit maliyetlerini etkilemez.
* Tekelci, marjinal maliyetin marjinal gelire eşit olduğu çıktı düzeyinde karını maksimize eder. MC=MR
* Oligopolcü firmaların karlarınıbir grup halinde maksimize etmeleri durumunda ortaya çıkan oligopol türüne TAM OLİGOPOL denir.
* İşgücünün marjinal ürün geliri= Marjinal gelir x Marjinal fizik ürün. MRP=MPP X MR
* Bir bankaya yatırılan mevduat miktarı 8 milyar TL ve karşılık oranı0,25 ise yaratılan kaydi para miktarı 8 x 1/0,25=32 milyardır.* Çok sayıda üreticinin farklılaştırılmış ürün ürettiği piyasaya FARKLILAŞTIRILMIŞ OLİGOPOL adı verilir.
* Bir ekonomide GSMH 1000 TL, para arzı 500 TL ise gelir devir hızı2 dir. V=Y/M=1000/500=2
* Paralel para sisteminde altın ve gümüş para olarakkullanılmıştır.
* Spekülatif para talebi faiz oranına bağlı olarak değişir.
* John Maynard Keynes'e göre artan para talebinin fiyatları yükseltmesi için paranın harcanması gerekir.
* Merkez bankasının görevleri: Banknot ihraç etmek. Reeskont işlemleri yapmak. Devletin hazinedarlığını yapmak. Bankalar arası işlemler yapmak. Ticaret bankalarının para ihtiyatlarınımuhafaza etmek. Mali-ekonomik konularda devlete danışmanlık yapmak.
* Merkez bankaları; altın külçe miktarı, ülkedeki döviz miktarı, devlet hazinesine verilen kısa vadeli avanslar karşılığında banknot emisyonunu değiştirmez.
* Kaydi parayı TİCARİBANKACILIK SİSTEMİ yaratır.
* İhtiyat amacıyla elde tutulmak istenen paranın miktarı gelir düzeyine bağlıdır.
* Wicksell ve Aftalion, miktar teorisini gelir ve bu gelirin harcanması açısından açıklayan iktisatçılardır.
* Çeşitli ülkelerin milli gelirleri karşılaştırılırken dikkate alınanlar: Nüfus farkları. Fiyat düzeyleri farkı. Üretim maliyetlerindeki farklar. Üretilen mal ve hizmet farklılıkları. Tabiat şartlarının farklılığı. Piyasaya giren üretici miktarındaki farklar.
* Ekonominin genişlemesi, yatırımların tasarruftan fazla olmasının bir sonucudur. Yatırım > tasarruf
* Topraklar arasındaki nitelik farklarından ya da pazara uzaklık farkından doğan ranta fark bedeli veya DİFERANSİYEL FARK denir.
* Paranın değerinin düşmesi: istihdamın artmasına, borç verenlerin zarara uğramasına, sabit gelirlilerin satın alma gücünün düşmesine, üreticilerin aşırı kar elde etmelerine neden olur. Üretimin azalmasına neden olmaz.
* Çeşitli ülkelerin milli gelirleri karşılaştırılırken dikkate alınanlar: Nüfus farklılıkları, Fiyat düzeyleri farkı, Üretim maliyetlerindeki farklar, Üretilen mal ve hizmet farklılıkları
* Bir ekonomide talebin azalıp, yatırımların durması sonucu ortaya çıkan işsizlik türüne konjonktürel işsizlik denir.
* Sermaye stokuna yapılan net ilavelere NET YATIRIM denir.
*Milli gelirin üretim faktörleri sahiplerinin üretimden aldıkları paylara göre dağılımına FONKSİYONEL DAĞILIM denir.
* Gelir dağılımında eşitsizliğin nedenleri: Yetenek farklılıkları, Eğitim ve öğrenim farklılıkları, Mülkiyet ve miras hakkı, Çalışkanlıkta farklılık, Telafi edici ücret farklılıkları, Risk üstlenme, Piyasa üzerinde güç sahibi olma.
* Cari ücret düzeyinde çalışmak istemeyenlerin oluşturduğu işsizlik türü GÖNÜLLÜ işsizliktir.
* Tüketim harcamalarınıbelirleyen en önemli unsur gelir düzeyidir.
* Ekonomik büyümede rol oynayan arz etmenleri: İşgücünün kalitesi ve miktarı, Teknolojik gelişme, Sermaye stoku, Doğal kaynaklar
* Yatırımın marjinal etkenliği eğrisi, faiz oranı ile yatırım miktarı arasındaki ilişkiyi gösterir.
*Marjinal tasarruf eğilimi=1-marjinal tüketim eğilimi. MPS=1-MPC
*Marjinal tüketim eğilimi 0,8 olan bir ekonomide vergi çarpanı-4 tür. -(k-1)=-(1/(1-0,8) -1)=-(1/0,2 - 1)=-4
* Bir ekonomide marjinal tüketim eğilimi 0,7 ise çarpan katsayısı3,3'tür. Çarpan = 1/(1-MPC)=1/(1-0,7)=3,3
* Devletin ekonomik hayata müdahale etmediği bir ekonomi modelinde, genel denge; toplam arz=toplam talep eşitliğinde kurulur. SMH=SMG veya Bireylerin yatırım talebi= toplam tasarruf. I=S
* Talebi esnek olan bir maldan elde edilen toplam gelirin artırılabilmesi için malın fiyatının düşürülmesi gerekir.
* İşlem amaçlı para talebi, gelir düzeyi ile doğru yönlü olarak değişir. | |
| | | Su-Perisi Özel Üye
Mesaj Sayısı : 1200 Başarı Puanı : 3436 Rep Puanı : 1 Kayıt tarihi : 19/05/09 Nerden : Dünya İş/Hobiler : Öğrençi
| Konu: Geri: Açık öğretim fakültesi dersleri, ders notları C.tesi Ekim 16, 2010 10:38 am | |
| 1.sınıf Genel Işletme Ders Notlari
İşletme Kavramı
İşletme Bilimi, işletmeleri ilgilendiren iç ve dış olayların açıklanması, çözümlenmesi ve sistemleştirilmesinin yanında, işletmelerin toplum içindeki yerini belirleme işlevini görür. Ekonomik yaşamın ve ekonomik faaliyetlerin çıkış noktası insan gereksinme ve istekleridir. İşletmelerin temel işlevi değişik boyutlardaki insan gereksinme ve isteklerinin giderilmesidir. Gereksinmelerin değişimine ve gelişimine bağlı olarak işletmelerin ortaya koyduğu ürünler de yenilenir. İnsan gereksinmelerini giderme özelliğine sahip mal ve hizmetlere ekonomik mal ve hizmetler denir. Mal ve hizmetlerin üretimi için, emek, doğa, sermaye, teknoloji ve girişimci olarak sıraladığımız üretim faktörleri bir araya getirilir. İnsan gereksinme ve isteklerini gidermeye yarayan araba, kalem, televizyon gibi somut araçlara mal denir. Mallar değişik ölçülere göre sınıflandırılır. İnsan gereksinmelerini karşılamakla birlikte, somut olmayan araçlara hizmetler diyoruz. Oteller, bankalar ya da hastaneler hizmet üreten işletmelerdir. Mal ve hizmetlerin kullanımı ile tüketim ortaya çıkar.
Mal ya da hizmetleri bireysel gereksinmeleri için alanlara son tüketici, üretim, alıp satma ya da işletme kurmak amacıyla satın alanlara endüstriyel tüketici diyoruz. Satın alma gücü bulunan bireylerin ekonomik mal ve hizmetlere karşı gösterdiği satın alma işlevi talep olarak niteleriz. İşletme kavramının yaygın olarak kullanılan tanımı işletmeyi mal ve/veya hizmet üretimi için üretim faktörlerinin bir araya getirildiği ekonomik birim olarak açıklar. Özel girişim, bireylerin devlet müdahalesi olmaksızın; kendi ekonomik çıkarları doğrultusunda davrandığı sistemdir. Temel unsurları, özel mülkiyet hakkı, seçme, özgürlüğü, kâr elde etme hakkı ve serbest rekabettir. Aşağıda kendimizi sınayalım bölümündeki soruları yardım almadan yanıtlamaya çalışınız. Bu sorulara yanıt verebiliyorsanız, bir sonraki Üniteye geçebilirsiniz. Ancak soruları yanıtlamakta zorlanıyorsanız, geriye dönerek bu bölümleri tekrar okuyun.
İşletmelerin Özellikleri
İşletmelerin amaçları, bir işletmenin ulaşmak istediklerini ifade eder.Amaçlar; ne, neden. ne zaman, nasıl,hangi kapsamda, nerede yapılacak sorularına verilecek yanıtları şekillendirir. İşletmelerin başarılı olmasında ve sağlıklı kararlar alınmasında temel koşul, ne yapılacağının bilinmesidir. İşletmelerin genel amaçları, kâr elde etmek, topluma hizmet etmek, işletmenin varlığını sürekli kılmaktadır. İşletmelerin özel amaçları, sosyal sorumluluk, çevrecilik,kaliteli ve nitelikli bir çalışma ortamı, çalışanlara daha iyi ücret, çevre koşullarına uyum,uluslar arası ilişkiler vb.olarak sıralanabilir. İşletmelerin işlevlerini genel veya özel amaçları şekillendirir.
Bu işlevler işletmenin belirli bölümlerinde gerçekleştirilir. Yönetim, üretim, pazarlama, finansman, personel, muhasebe, ar-ge, halkla ilişkiler, ulaştırma, depolama bunlardan başlıcalarıdır. Günümüzdeki gelişmeler, işletmecilik işlevleri ve uygulamalarında yenilikleri zorunlu kılmıştır. Klasik işlevlerin yanı sıra, çağdaş, global ve rekabetçi anlayışın gerektirdiği işlevler de büyük önem kazanmıştır. İnsan kaynakları, planlama, reklam ve promosyon, eğitim, kalite kontrol, uluslararası ilişkiler çağdaş işletmelerde sürdürülen işlevlerden bazılarıdır. İşletmelerde, yukarıda sözü edilen işlevlerden hangilerinin uygulanacağı ya da hangileri için ayrı bölümler açılacağı; üst yönetimin yaklaşımı, üretim konusu, sektör özellikleri, işletmenin içinde bulunduğu özel koşullar, büyüklük gibi unsurların etkisi altında kararlaştırılır. İşletmelerin çevresini oluşturan çıkar grupları ile ilişkisi, onların beklentilerini karşılama ve faaliyetleri yoluyla onları etkileme biçiminde ortaya çıkar. Her işletme, çevresindeki kişi veya kurumlara karşı sorumludur. Bu sorumluluğun gereği olarak bu kişi veya kurumların çeşitli beklentileri ve gereksinmelerini karşılamak zorundadır.İşletmelerin çevre ilişkileri ve sorumlulukları iç ve dış çevre olarak ayrılmıştır. İç çevre unsurları, işletmeyi doğrudan etkileyen ve karşılığında işletme faaliyetlerinden doğrudan etkilenen unsurlardır. İşletmelerin iç çevresinde yer alan temel unsurlar; sermaye sahipleri, yöneticiler ve yönetilenler yani çalışanlar ve onlardan kaynaklanan yönetim biçimi ya da örgüt kültürüdür. İşletmelerin dış çevresinde; devlet ve yasalar, tüketiciler, toplum yapısı ve kültürü, rakipler, tedarikçi işletmeler, diğer işletmeler ve tüm bu unsurların bir arada oluşturduğu piyasa koşulları yer alır.
İşletmeler birbirinden farklı yapı ve özelliklere sahiptir. İşletmelerin gruplandırılmasında geçerli olan ölçütler; mal ve hizmet türü, üretim araçlarının mülkiyeti, hukuki yapıları, ulusal kökeni, işletmeler arası anlaşmalar ve diğerleridir.
İşletmelerin Kuruluşu
İşletmelerin kuruluşunda alınacak kararlar, yatırımın kârlılığında önemli rol oynar. İşletmelerin kuruluşunda ilk olarak yatırım düşüncesi oluşur. Yatırımın yapılabilirliğini belirlemek üzere ekonomik, teknik, finansal, yasal ve örgütsel fizibilite çalışmaları yapılır. Bu çalışmalara dayalı olarak bir ön proje oluşturulur.
Ön proje, yatırıma ilişkin bütün bilgilerin ayrıntılarını kapsar ve yatırım kararı için temel bir göstergedir. Proje onaylandıktan sonra kesin projeye dönüştürülür ve sonraki aşamada yatırım gerçekleştirilir. Kesin üretim aşamasına geçilerek, yatırım süreci tamamlanır. İşletmelerin kuruluş yeri seçimi, üzerinde titizlikle durulması gereken bir diğer konudur. Kuruluş yeri seçiminde dikkate alınan etkenler; hammadde, ulaştırma, pazara yakınlık, işgücü, enerji ve yakıt, su, iklim koşulları, atıkların giderilmesi, özendirme önlemleri ve diğer etkenlerdir.
İşletmelerin Büyümesi
İşletmelerde bazı temel amaçlar vardır. Devamlılığı sağlama, kâr ve büyümedir. işletmeler çeşitli nedenlerle büyümeye zorlanırlar. Bazı işletmelerin büyümenin sağlayacağı yararlara karşın, getireceği sıkıntılar ve olumsuzluklar yüzünden büyümeye karşı isteksiz oldukları görülmektedir. Büyüme yaşayan her canlı varlık için doğal bir gelişmedir. işletmeler de canlı bir organizmaya benzediğine göre, kurulması ve büyüme sürecine girmesi doğaldır. işletmeler çeşitli nedenlerle büyümeye zorlanır. Büyüme bir işletmenin varlığı için son derece önemlidir.
Büyüme olmayan bir işletmede yaratıcı faaliyete yer verilemeyeceği için güçlü bir yönetim de olamaz. işletmelerde büyüme her yöneticinin temel düşüncesi olmakta ve her fırsatta büyüme olgusunu sağlamak için yollar aramasına neden olmaktadır. Büyümenin çevre , finansman , üretim ve pazarlama açısından incelenmesi söz konusudur. İşletmeler başlangıçta küçük bir işletme olarak kurulurlar. Çoğunlukla bir tek işletme olarak faaliyete başlanır ve bu işletmeler için işletme seviyesi ile şirket seviyesi aynı anlama gelir. Büyüme biçimlerinden birini seçmek için ele alınacak konulardan bazıları arasında işletmelerin mevcut durumu, işletmenin faaliyet gösterdiği endüstri alanı, üretilen mallara karşı olan talebin trendi, ekip işletmelerin büyüme modelleri ve ekonominin gidişi sayılabilir. İşletmelerde görülen en önemli büyüme çeşidi iç büyümedir. işletmenin kendi kaynaklarıyla büyümesi iç büyümedir. Dış büyüme, işletmenin iç kaynakları yeterli olmadığı durumda başvurduğu bir yoldur. Bazen işletmeler birleşme yoluyla büyürler. Tröstler, işletmelerin birleşmesinde en çok görülen örneklerinden biridir. Tröstte amaç, birleşerek pazarın daha geniş bir bölümüne sahip olmaktır. Tröstte birliğe giren işletmeler hukuki ve ekonomik bağımsızlıklarını kaybederler.
Konsernler tipik bir tekelleşme örneğidir. Konsernde amaç maliyet düşürmedir. Karteller tröstlerden çok farklıdır. Birleşerek tüketicilerin aleyhine çalışan ve kâr arttırmak için faaliyet gösteren birleşme yoludur. Bu özelliği nedeniyle, çok liberal ülkelerde bile yasaklanmaktadır. Kartelin çeşitleri arasında en başta fiyat kartelleri gelir. Burada amaç belli bir fiyatla malların kartele bağlı işletmeler tarafından satılmasıdır. Diğer kartel çeşitleri arasında bölge karteli, miktar karteli sayılabilir. Holdinglerde tamamen bağımsızlık kaybedilmez. Bu birleşmede amaç oy çokluğu sağlayarak bazı işletmelerin yönetimini ele geçirmektir. Farklı bir büyüme biçimi ise satın alma yoluyla büyümedir. işletmelerin pazarını genişletmek veya yeni pazarlar kazanmak amacıyla, tesisleri ve kaynakları uygun olan fakat başarılı bir şekilde çalıştırılamayan işletmelerin satın alınmasını ifade eder. işletmelerde küçülme 1980’li yıllardan sonra gündeme gelmiştir. Küçülme ile ilgili olarak, yanlış düşünceler, küçülmenin iyi anlaşılmasını engellemektedir. Özellikle ülkemizde küçülme, işletmenin olumsuz koşullara itildiğini veya işletmenin iş asa doğru gittiğini anımsatıyordu.
Bu kanı, büyüme ile ilgili varsayımlardan geliyordu. Küçülme için karar verme riskli bir iştir. Küçülme birçok sorunu da beraberinde getirir. Küçülme ile işletmeler bazı beklentilerin içine girerler. Bunlar giderlerin azalması, bürokrasinin azalması, hızlı karar alma, iletişimde açıklık, girişimciliğin gelişimi ve verimlilikte artıştır.
İş Ahlâkı ve Toplumsal Sorumluluk (Etik-Törel Kurallar)
Etik, insanlar için neyin doğru ve iyi olduğunun ortaya konmasıdır. Geniş anlamda etik, herhangi bir eylemin kabul edilebilir biçimde gerçekleştirilmesini sağlayan temel kurallar ya da değişkenlerdir.Etik ve yasalar her zaman için örtüşmez. Kimi konularda etik ve yasalar arasında tam bir uyum vardır. Kimi konularda ise etik ve yasalar arasında farklılıklar ortaya çıkar. İşletme kararları, kimi zaman etik olmayan ama yasal bir yapıya; kimi zaman etik ama yasadışı bir yapıya; kimi zamanda hem etik olmayan hem de yasal olmayan bir yapı ya dönüşebilmektedir. İşletmelerde etik açısından sorgulanacak davranışları; denetim dışı, görevde hatalı davranma, görevi kötüye kullanma, görevi bilinçli olarak sürekli kötüye kullanma olarak sıralayabiliriz.
Bu davranışların her biri, işletme için olumlu veya olumsuz sonuçlara yol açar. Toplumsal sorumluluk, toplumla işletmeler arasındaki bir toplumsal anlaşmadır. Buna karşılık etik bireysel karar almayı ilgilendiren ahlâk kurallarıyla ilgilidir. İşletme etiği, bireysel kararların ahlâki kurallar ve ilkeler üzerindeki etkisiyle ilgiliyken; toplumsal sorumluluk, örgütsel kararları ve bu kararların toplum üzerindeki etkileriyle bağlantılıdır. İşletmelerde etik çatışmaların nedenlerinin başında, bireysel değer yargıları ile çalışılan işin ve yaşanılan toplumun değer yargıları arasındaki çatışma gelir. Ayrıca, işin özellikleri ile örgüt kültürü arasındaki çelişki etik sorunlar yaratabilir. İşletmelerde temel etik sorunları; çıkar çatışmaları, içtenlik ve doğruluk, iletişim örgütsel ilişkiler konularında ortaya çıkar. Kişiler kendi kişisel çıkarlarını, örgütlerin önünde tuttuğunda çıkar çatışması ve etik sorunlar doğar.
İşletmelerin yönetimde doğruluk ve konusunda sapma olduğunda etik sorunlar doğar. İletişim eksikliğinden ya da zamanında bilgilendirilmemekten dolayı etik sorunlar yaşanabilir.Örgüt üyelerinin tüketicilere,girdi sağlayanlara,astlara, üstlere ve çeşitli kişileri karşı davranışlarından dolayı etik sorunlar yaşanabilir. Etik davranışların denetlenmesinde çeşitle teknikler geliştirilebilir. Bu amaçla stratejiler geliştirilmesinde izlenecek aşamalar; örgütleme, eş güdümleme, güdüleme ve iletişim olarak sıralanabilir.
Yönetim Kavramı
Yönetim ve yönetici kavramları başkalarına iş gördürme, başkaları aracılı¤ı ile işi başarma ve amaçlara ulaşmanın söz konusu oldu¤u her durumda kullanılmaktadır. Ailesel yönetim, siyasal yönetim ve profesyonel olarak özetlediğimiz üç yönetim türü birbirinden kesin sınırlarla ayrılmış de¤ildir. Bunların üçü de bir arada bulunabilir; ama önemli olan ekonomik gelişmeye paralel olarak bu türlerin etkinlik ve yaygınlık derecelerinin değişmesidir. Başkaları vasıtasıyla iş görme tanımına yani yönetime daha yakından bakarsak, bunun teknik, beşeri ve kavramsal olmak üzere üç boyutu olan bir faaliyetler topluluğu olduğunu görürüz.
Yöneticilerin sahip olması gereken teknik yetenek; yöneticinin doğrudan yönetmekle sorumlu olduğu alan hakkında gerekli bilgiye sahip olmasını ifade eder. Beşeri ilişkiler yeteneği; insanlarla işbirliği yaparak onları çalışmaya yönlendirme yeteneğidir. Kavramsal yetenek; işletmenin bütününe yönelik, politika ve stratejiler geliştirmeyi ifade eder. Yönetimin incelenmesi ise geçen yüzyılda başlamıştır. Yönetim olayına farklı yaklaşımlar klasik, neo-klasik ve modern olarak gruplanabilir. Klasik yöntemin teorisini Bilimsel Yönetim, Yönetim Süreci Yaklaşımı ve Bürokrasi olmak üzere ayrı akımlar halinde inceliyoruz.
Bilimsel yönetimde, üretim süreçlerinin plânlanması ve kontrolü; yönetsel teoride, hiyerarşik yapılanma ve bürokrasi modelinde bürokratik iç etkinliğe ilişkin kurallar önerilmektedir. Neo klasik teori, ağırlıklı olarak insan unsuru üzerinde durur. Modern teorinin temel yaklaşımı ise, olayları sistem bakış açısı ile ve çevre etkileşimi ile birlikte değerlendirmesidir.
Yönetim İşlevleri
Yönetim bir süreç olarak ele alınır. Bu süreç, bir yöneticinin belirli fonksiyonlarını açıklamak suretiyle konunun anlaşılmasını kolaylaştırır. Bu ünitede ele alınan dört işlevler daha sonra kullanılan kavramlara bir temel oluşturmaktadır. Diğer bir deyişle, bu işlevler yönetimle ilgili kavramlara bir giriş olarak ele alınmaktadır. Yönetim işlevlerinin ayrı ayrı incelenmesi sadece analitik bir amaç taşımaktadır. Bu bölümleme işlevlerin birbirinden bağımsız oldukları anl***** gelmemelidir.Plânlama işlevi; amaçların ve politikaların oluşturulması ve açıklanması, programların saptanması, faaliyetler için yöntemlerin geliştirilmesi gibi ana başlıkları içerir. Örgütleme, işletmenin amaçlarını gerçekleştirmek için gerekli faaliyetleri düzenlenmiş bir yapı içinde bütünleştirme; bu yapıyı nitelikli, yeterli iş görenlerle kadrolaştırma; ve bu iş görenlerin işlevlerini yerine getirmeleri için gerekli fiziksel ortamı sağlama sürecidir. Yöneltme, amaçlara ulaşmak için gerekli olan ayrıntılı faaliyetler konusunda, bireylere yol göstermeyi içerir. Denetim süreci, uygun olup olmadığını belirleme sürecidir. Amaçlara uygun olmayan sonuçlar için düzeltici önlemlere başvurulur.
İnsan Kaynakları Yönetimi
İnsan kaynakları yönetiminin ana konusu, üretim faktörlerinden biri olan emek, bir başka deyişle insandır. İnsan üretimin hem amacı hem de aracıdır. İnsan kaynakları terimi, bir işletmede en üst konumda bulunan yöneticiden en alt konumdaki vasıfsız işçiye kadar tüm çalışanları kapsar. Bu kapsama işletme dışında olan ve ilerde o işletmede çalışabilecek potansiyel işgücünü de dahil etmek mümkündür. İKY’yi işletmenin, insan kaynağının işletmeye ve bireyin kendisine yararlı olacak şekilde, yasal çerçeve içinde, etkin yönetilmesini sağlayan işlev ve çalışmaların tümü olarak tanımlayabiliriz. İKY, özde iki amacı gerçekleştirmeye çalışır. Bunlar:
• Çalışanların bilgi ve becerilerini en iyi biçimde kullanmalarını sağlayarak, onların işletmeye olan katkılarını en üst düzeye çıkarmak. Yani, çalışandan maksimum verim almak,
• İş yaşamının kalitesini yükselterek çalışanların sağlıklı ve güvenli bir ortamda, yaptıkları işten zevk almalarını sağlamak. İKY terimi, son 10 yılda kabul görmüş bir terimdir. Başlangıç noktası personel yönetimidir. Personel yönetimi anlayışından İKY anlayışına geçişteki etkenler şöyle özetlenebilir: Ülkelerin ekonomik, sosyal ve kültürel yönden gelişmeleri, yetişkin insan gücünün artması, davranış bilimlerinde gözlenen gelişme, sendikacılığın gelişimi, çalışma koşullarını düzenleyen yasaların yürürlüğe girmesi, iş görenlerin eğitim ve kültür düzeylerinin yükselmesi, refah seviyelerinin artması, istek ve beklentilerin değişmesi, iletişim ve bilişim teknolojilerinin gelişimi. İKY, iş görenin verimliliğini artırmak ve çalışma yaşamının kalitesini yükseltmek çabası içindeyken iç ve dış çevrenin etkisi ve baskısı altında kalır. İç çevre faktörleri, işletmenin yapısından kaynaklanan, kontrol edilebilir faktörlerdir. Bunlar, bireysel nitelikler, iş nitelikleri,bireylerarası ilişkiler ve örgütsel özelliklerdir. Dış çevre faktörleri, işletmenin faaliyet gösterdiği çevreden kaynaklanan, kontrol edilemeyen faktörlerdir. Bunlar, dış kaynaklar, rakipler
ve yasalardır. İşletmelerde kurulacak olan insan kaynakları bölümlerinin amacı, İKY işlevlerini yürütmek ve diğer bölümlere bu konuda yardımcı olmaktır. İnsan kaynakları bölümü ve yöneticisinin günümüzde üstlenmesi gereken görevleri şöyle sıralayabiliriz.
• İşletmenin hedeflerine uygun insan kaynakları politikalarının saptanması için gerekli araştırmaları yapmak, bilgi ve önerileri üst yönetime sunmak,
• Belirlenen politikalara uygun program ve çalışmaları düzenlemek ve yürütmek,
•Bu program ve çalışmaları denetlemek ve değerlendirmek,
• İnsan kaynakları ile ilgili yenilikleri izlemek ve gerektiğinde uygulamak,
• İnsan kaynakları ile ilgili rutin işleri yürüterek diğer yöneticilerin işlerini hafif etmek
İnsan Kaynakları Yönetimi İşlevleri
İKY’nin iki temel amacı, çalışanlardan maksimum verim almak ve iş yaşamının kalitesini arttırarak çalışanların yaptıkları işten zevk almalarını sağlamaktır. Bu iki temel amacı gerçekleştirme yolunda İKY birtakım işlevleri yerine getirir. Çağdaş bir işletmede İKY Bölümünün üstlenmesi gereken bu işlevler:
Plânlama Kadrolama Değerleme ve ödüllendirme Yetiştirme ve geliştirme Endüstri ilişkileri Koruma ve geliştirme olarak sıralana bilir. İşletmenin bugün ve gelecekteki işgücü ihtiyacını sayı ve nitelik olarak belirlemeye çalışan kişi, bu işlevi yerine getirirken bazı araçlardan yararlanmak zorundadır. Bu araçlar; işgücü envanterleri ve personel dönüşüm oranıdır. İşgücü envanteri; İşletmenin personel arzını nitelik olarak irdeleyen bir çalışmadır, mevcut personeli birtakım kriterlere göre irdeleyerek insan kaynağının profilini ortaya çıkarır.
Plânlamacı, bu bilgilere bakarak gelecekteki insan gücü gereksinimini nitelik açısından ortaya koymaya çalışır. Personel dönüşüm oranı; belli bir dönemde çeşitli nedenlerle (ölüm, iş kazası, emeklilik, işten ayrılma vb.) işletmeden ayrılan personelin sayısını yüzde olarak gösterir. Genellikle bir yıllık dönemler için hesaplanır. Oran şöyle formüle edilir: İKY işlevlerinden biri olan iş analizlerinin en önemli özelliği, diğer İKY işlevlerinin yerine getirilmesinde önemli bir bilgi kaynağı oluşturmasıdır. İş analizleri; işletmede yapılan birbirinden farklı işlere yönelik bilgilerin tek tek toplanması, değerlenmesi ve yorumlanmasıdır. İş analizleriyle toplanan bu bilgiler daha sonra iş tanımları ve iş gerekleri haline getirilerek karar vericilerin kullanımına sunulur. İş analizleri işi yapan kişiyi değil, işi analiz eder.
Analiz bilgilerinden; İnsan kaynakları plânlamasında, İşi alınacak personelde aranması gereken niteliklerin belirlenmesinde, İşe yerleştirme, yükseltme ve atamalarda, Eğitime alınacak personelin belirlenmesinde, Personel değerleme ölçütlerinin saptanmasında, Adil bir ücret sisteminin oluşturulmasında yararlanılır. İşe alma işlevi işletmeler açısından büyük önem taşır. İşletmeler, yaşamlarını sürekli kılmak ve rekabette üstün duruma geçmek istiyorlarsa doğru işlerde doğru kişileri çalıştırmak zorundadırlar. Bu cümlenin anlamı şöyle formüle edilebilir: | |
| | | Su-Perisi Özel Üye
Mesaj Sayısı : 1200 Başarı Puanı : 3436 Rep Puanı : 1 Kayıt tarihi : 19/05/09 Nerden : Dünya İş/Hobiler : Öğrençi
| Konu: Geri: Açık öğretim fakültesi dersleri, ders notları C.tesi Ekim 16, 2010 10:38 am | |
| Genel işletme devamı...
İşin gerekleri = Personelin nitelikleri
Bu eşitliğin en az hata payı ile sağlanamaması, yanlış kişilerin işe alındığı anl***** gelir. Personel seçiminin başarı göstergesi, yeni alınan personelin en kısa sürede beklenen performans düzeyine gelmesidir. İşe alma iki aşamalı bir işlevdir. Bu aşamalar iş gören bulma ve seçmedir. İşletmelerde iki farklı eğitimden söz edilebilir. Birincisi, işletmeye yeni alınan personelin işe ve işletmeye alıştırılmasına yönelik çalışmalardır. Bu çalışmalar işe alıştırma (oryantasyon) kapsamında ele alınır.
Diğeri ise eski personelin daha üretken olmasını hedefleyen eğitim faaliyetleridir. Performans değerleme başka bir adla personel değerleme, personelin işinde gösterdiği başarı derecesinin, yaptığı işin gereklerine göre saptanmasıdır. Performans değerleme başarılı ve başarısız personeli biri birinden ayırmak amacıyla yapılır
Pazarlama İlkeleri
Günümüz iş hayatında pazarlama; kendine özgü prensipleri ve diğer bilimlerle de ilişkisi olan bir disiplin olarak bilinir.Gerçekte pazarlama işletmecilik konusudur ve işletmenin diğer faaliyet alanlarıyla doğrudan ilgilidir. Aynı zamanda tüketici davranışlarıyla yakından ilgilenir. Pazarlama rekabetçi bir ortamda müşteri istek ve ihtiyaçlarını karşılayan mal ve hizmetlerin sağlanmasında yapılması gereken faaliyetlerin yerine getirilmesiyle ilgili bir işletme felsefesidir. Pazarlamanın bir işletmecilik disiplini olarak yer alması yenidir. Başta işletmeler olmak üzere insanlar pazarlama uygulamaları içinde yer alırlar. İşletmelerde pazarlama yönetimine olan ihtiyacı kavrayabilmek için pazarlamanın gelişimini, toplumdaki rolünü, son yıllarda pazarlama düşüncesinde meydana gelen gelişmeleri, pazarlamayı ilgilendiren faaliyetleri ve bunların pazarlama yönetiminde nasıl uygulandığını bilmekte yarar vardır.
Bu ünitede, pazarlamanın belirli faaliyetleri kapsayan bir süreç olduğuna ve bugünkü konumuna gelinceye kadar hangi değişiklikleri geçirdiğine değinildi. Pazarlama faaliyetleri birçok değişkenin etkisi altında yürütülür. Bu değişkenlerden işletme yönetiminin denetimi altında bulunanlara "pazarlama karması-4P", yönetimin denetleyemediği değişkenler ise "pazarlamanın çevre koşulları" olarak adlandırılır. Pazarlama karması değişkenleri ile çevre faktörlerinin bir arada düşünülmesi işletmeyi pazarlama sistemi olarak ele almamızı gerektirir. İşletmeler faaliyette bulunacakları pazarlar hakkında bilgiye ihtiyaç duyarlar.
Bu tür bilgileri elde etmek için pazarlama bilgi sisteminden ve pazarlama araştırmasından yararlanırlar. Tüketicilerin satın alma davranışları, bireylerin bir ürünü satın almalarında ve kullanmaları sırasında düşündükleri üzerinde durur. Pazarlama faaliyetlerinin başarısı, tüketicilerin satın alma davranışlarının anlaşılmasına ve analiz edilmesine bağlıdır.
Ürün ve Fiyatlama
Ürün dokunulur ve dokunulmaz niteliklerin oluşturduğu bir bütündür. En genel anlamda belirlenen ihtiyaçları karşılayan işletme sunumları olarak tanımlanabilir. Ürün kavramını üç boyutta ele alabiliriz: Çekirdek ürün, tüketicinin bir ürünü satın alırken neyi satın aldığını ifade eder. Somut ürün, çekirdek ürünü tamamlayan şekil, marka ve ambalaj gibi niteliklerden oluşur. Zenginleştirilmiş ürün, mamulle birlikte sunulan veya işletmenin pazarlama sistemini sağladığı ek yarar ve hizmetler bütünüdür. Ürünleri değişik ölçülere göre gruplandırırız. Bunların başlıcaları dayanıklılık durumlarına göre ve hedef alınan kitleye göre yapılan gruplandırmalardır. Dayanıklılık durumuna göre mallar; dayanıksız, dayanıklı mallar hizmetler olarak ele alıyoruz. Hedef alınan kitle ya da Pazar bölümüne göre; tüketim malları ve endüstriyel mallar olarak gruplandırma yapılır. Birden fazla ürün üreten işletemeler de bir ürün karması mevcuttur. Ürün karması, üretici işletme tarafından satışa sunulan ürün dizilerinden oluşur.
Ürün karmasını oluşturan ürün dizisi ise, ürün karması oluşturan çeşitlerin ve işlevlerin aynı olması, aynı tüketici grubuna aynı tür aracı işletmelerce satılması ya da belirli bir fiyat ölçüsünde olması nedeniyle yakın ilişkisi olan bir grup maldır. Yeni mallar dört biçimde ortaya çıkar: Bir benzeri olmayan, gerçek anlamda mallar; pazar için yeni mallar; işletme için yeni mallar ve pazarda olan bir malın yerini alan mallar. Ürün yaşam eğrisi, ürün satış tarihçesini grafik olarak gösterir. Ürün yaşam eğrisi; giriş, gelişme, olgunluk ve gerileme olmak üzere dört aşamadan oluşur. Giriş aşaması,ürünün pazarda ilk kez yer aldığı, satışların çok az ve kârlılığın negatif olduğu aşamadır. Gelişme dönemi, satışların hızla arttığı, kârlılığın en üst düzeye ulaşarak ardından gerilemeye başladığı dönemdir. Olgunluk döneminde, satışlar azalma eğilimi gösterir ve pazarda rakiplerin sayısı artar. Ürün yaşam eğrisinin son aşamasında ise, satışlar ve kârlılık artan hızla azalmaya devam eder. Markalama ve ambalajlama ürüne ilişkin özelliklerdir. Marka, bir ürünü diğerlerinden ayırmak için kullanılan bir isim, sözcük, tasarım, sembol ya da bunların bileşimidir. Ambalajlama, üretilen malların pazarlanmasında önemli yeri olan ekonomik faaliyetlerdendir. Ambalajlamanın; motivasyon, kolaylık ve koruma olmak üzere üç temel işlevi vardır.
Ürünlerin fiyatlandırılmasında, işletme içi ve işletme dışı faktörler etkilidir. İşletmelerin uyguladığı başlıca fiyatlama yaklaşımları; maliyeti temel olan fiyatlama, pazarı temel alan fiyatlama ve rekabeti temel alan fiyatlamadır. Yeni ürünlerin fiyatlamasında uygulanan başlıca yöntemler ise, pazarın kaynağını alma ve pazara nüfuz etme yöntemleridir.
Pazarlama Kanalları ve Tutundurma
Ürünlerin üretilmesinden ve fiyatlandırılmasından sonra sıra dağıtımına gelir. Ürünün özellikleri ne kadar iyi olursa olsun, tüketiciye uygun yerde ve zamanda ulaştırılamayan ürün bu özelliklerini yitirecektir. Dağıtım bu anlamda zaman ve yer faydası yaratarak bu olumsuzluğu ortadan kaldırır. Dağıtım kanalları gazın ve suyun aktığı boru yollarına benzetilebilir. Ürün ve hizmetlerin üreticiden aracıya doğru iletilmesini olanaklı hale getirir. Dağıtım kanalları, ticari ilişkilerin, ürünlerin zilyetlik ve mülkiyetinin üreticiden nihai tüketiciye geçişinin olanaklı kılınmasında sistemin etkili birimlerinden oluşur. Üretimin ve tüketimin sınırlı olduğu, insan ihtiyaçlarının basit ürünlerle ve tekdüze karşılandığı dönemlerde alıcılar, ürün bilgilerini kolaylıkla elde edebiliyor, alıcı ile işletme arasında bir iletişim sorunu yaşanmıyordu.
Ancak ekonomik yaşamdaki gelişmelere bağlı olarak pazarın büyümesi, ihtiyaçların daha fazlalaşması ve bu ihtiyaçları karşılayacak ürün çeşitlerinin artmasıyla birlikte işletmeler ile alıcılar arasında bir iletişim sorunu ortaya çıktı. Bu iletişim sorunu ise işletmeler tarafından yerine getirilen tutundurma faaliyetleriyle giderilmektedir. Tutundurma, tüketicilerin satın alma kararlarını etkilemek amacı ile onları bilgilendirmeyi ve ikna etmeyi amaçlayan eylemlerdir. Tutundurma faaliyetlerini yerine getirmekle, işletme, doğru malın doğru biçimde fiyatlanarak doğru yerlerde satışa sunulduğunu, alıcılara bildirir.
Üretim Sistemleri ve Yönetimi
Üretim sistemi, makine, araç-gereç, malzeme, enerji, işgücü, zaman gibi girdileri, mal ve hizmet şeklindeki çıktılara dönüştüren ve sonuçları geribildirim kanalıyla görüntüleyen bir süreçtir. Üretim sistemi, işletmenin iç ve dış çevresiyle etkileşim içindedir. Üretim sistemini, ekonomi, devlet düzenlemeleri, rekabet, teknoloji ve di¤er dış çevre koşulları olumlu ve olumsuz biçimde etkiler. Üretim süreci, girdileri, dönüşüm sürecini, çevre etkilerini görüntüleyen, standartlarla karşılaştırıp girdiler üzerinde, dönüşüm süreci üzerinde ve çıktılar üzerinde düzeltici kararlar alınmasını sağlayan alt sistemlerden oluşur. Girdileri, işletmenin hedef pazarına uygun çıktılara dönüştürmekten sorumlu olan üretim yönetimi, bütün örgütlerin en temel işlevlerinden biridir. Üretim yönetimi kavramı; üretim stratejisi, dönüşüm sürecinin tasarımı, stok kontrolü, üretim planlaması ve programlaması gibi birçok alt konuyu içerir.
Üretim yönetiminin pazarlama, finans, muhasebe, personel, yönetim bilgi sistemi ve mühendislik gibi diğer işlevleriyle çok yakın ilişkileri ve etkileşimleri vardır. Ancak, üretim yönetimi, diğer işlevlerden farklı olarak, işletmenin aktif varlıklarının yaklaşık %80’inden ve insan kaynağının % 60-80’inden sorumludur. Üretim sisteminin temel öğesini, dönüşüm süreci oluşturur.
Dönüşüm sürecinde girdiler, şekil değişikliği, taşıma, depolama, denetleme gibi birçok faaliyet sonunda ilk durumlarından daha fazla bir değere (katma değer) dönüşür. Hizmetlerin üretim süreci, malların üretim sürecinden önemli ölçüde farklılıklar gösterir. Hizmetler, mallara oranla daha soyuttur, tüketicilerin yüksek oranda katılımını gerektirir, üretilirken tüketilir, depolanamaz, emek, yoğun nitelik ve kendine özgü kalite özellikleri taşır. Türkiye’de mal üretiminde ve malların kalitesinde tüketici sızlanmaları oldukça azalmıştır. Buna karşılık, hizmet üretiminden, hemen her alanda yakınmalar vardır. Türkiye, dünya standartlarında hizmet üretemediği için halkın tepkisi ve mutsuzluğu artmaktadır. Tek üretim, parti üretimi, akıcı üretim, sipariş üretimi, sürekli üretim, kitle üretimi, grup teknolojisi ve sıfır stoklu üretim, başlıca üretim sistemleridir.
JIT sisteminde, işletmeye malzeme satanlarla işletmenin proje takımlarının birlikte hareket etmeleri sağlanmalıdır. Satıcılar da sisteme dahil edilerek, girdi kalite kontrolünde ve JIT programlarının hazırlanmasında ortak hareket edebilmelidirler. JIT sistemi, planlamadan daha çok kontrole ağırlık verir. Planlama zaman israfına yol açar. Oysa, iyi bir kontrolle değişikliklere kolayca uyum sağlanmıştır. Basit gözle kontrol sistemleri, karmaşık bilgisayar destekli kontrol sistemlerine tercih edilir.
Üretim Sistemlerinin Tasarım Kuruluş ve İşleyişi
Üretim sistemi, makine, araç-gereç, malzeme, enerji, işgücü, zaman gibi girdileri, mal ve hizmet şeklindeki çıktılara dönüştüren ve sonuçları geribildirim kanalıyla görüntüleyen bir süreçtir. Üretim sistemi, işletmenin iç ve dış çevresiyle etkileşim içindedir. Üretim sistemini, ekonomi, devlet düzenlemeleri, rekabet, teknoloji ve di¤er dış çevre koşulları olumlu ve olumsuz biçimde etkiler. Üretim süreci, girdileri, dönüşüm sürecini, çevre etkilerini görüntüleyen, standartlarla karşılaştırıp girdiler üzerinde, dönüşüm süreci üzerinde ve çıktılar üzerinde düzeltici kararlar alınmasını sağlayan alt sistemlerden oluşur. Girdileri, işletmenin hedef pazarına uygun çıktılara dönüştürmekten sorumlu olan üretim yönetimi, bütün örgütlerin en temel işlevlerinden biridir. Üretim yönetimi kavramı; üretim stratejisi, dönüşüm sürecinin tasarımı, stok kontrolü, üretim planlaması ve programlaması gibi birçok alt konuyu içerir.
Üretim yönetiminin pazarlama, finans, muhasebe, personel, yönetim bilgi sistemi ve mühendislik gibi diğer işlevleriyle çok yakın ilişkileri ve etkileşimleri vardır. Ancak, üretim yönetimi, diğer işlevlerden farklı olarak, işletmenin aktif varlıklarının yaklaşık %80’inden ve insan kaynağının % 60-80’inden sorumludur. Üretim sisteminin temel öğesini, dönüşüm süreci oluşturur.
Dönüşüm sürecinde girdiler, şekil değişikliği, taşıma, depolama, denetleme gibi birçok faaliyet sonunda ilk durumlarından daha fazla bir değere (katma değer) dönüşür. Hizmetlerin üretim süreci, malların üretim sürecinden önemli ölçüde farklılıklar gösterir. Hizmetler, mallara oranla daha soyuttur, tüketicilerin yüksek oranda katılımını gerektirir, üretilirken tüketilir, depolanamaz, emek, yoğun nitelik ve kendine özgü kalite özellikleri taşır. Türkiye’de mal üretiminde ve malların kalitesinde tüketici sızlanmaları oldukça azalmıştır. Buna karşılık, hizmet üretiminden, hemen her alanda yakınmalar vardır. Türkiye, dünya standartlarında hizmet üretemediği için halkın tepkisi ve mutsuzluğu artmaktadır. Tek üretim, parti üretimi, akıcı üretim, sipariş üretimi, sürekli üretim, kitle üretimi, grup teknolojisi ve sıfır stoklu üretim, başlıca üretim sistemleridir.
JIT sisteminde, işletmeye malzeme satanlarla işletmenin proje takımlarının birlikte hareket etmeleri sağlanmalıdır. Satıcılar da sisteme dahil edilerek, girdi kalite kontrolünde ve JIT programlarının hazırlanmasında ortak hareket edebilmelidirler. JIT sistemi, planlamadan daha çok kontrole ağırlık verir. Planlama zaman israfına yol açar. Oysa, iyi bir kontrolle değişikliklere kolayca uyum sağlanmıştır. Basit gözle kontrol sistemleri, karmaşık bilgisayar destekli kontrol sistemlerine tercih edilir.
İşletme Bilgi Sistemi
Küresel işletmecilikte bilgisayar, bilgi işlem, bilgi ve iletişim, bir rekabet koşulu durumuna gelmiştir. Bilgi gereksinimini
hızlı bir şekilde karşılayamayan işletmeler, önemli ölçüde rekabet zayıflığına düşmektedir. İşletmenin iç ve dış çevresiyle olan her tülü etkileşimleri, çeşitli bilgi sistemleriyle denetim altına alınır. İşletim bilgi sistemleri, işletmenin çevresi, işletmenin girdileri, işletmenin süreçleri ve işletmenin çıktılarıyla, işletmenin yönetim birimleri arasında, her türlü iletişimi sağlar. Veri, bilgiye ulaşmak için yapılan gözlemlerdir. İşletme kararları alınırken, veriler değil, verilerin süreçlenmesi sonunda ortaya çıkan bilgiler kullanılır. Dolayısıyla, veriler bilgilerin hammaddesi olarak görülebilir. Verilerin derlenmesi ve bilgiye dönüştürülmesi, işletmelere, planlama, uygulama ve denetim yapma olanağı sağlar. İşletmeler, stratejik amaçlarla, işlem amacıyla ve denetim amacıyla bilgiye gereksinim duyarlar. Verilerin bilgi haline gelmesini sağlayan işlemler dizisine, bilgi işleme denir. Bir süreç olarak bilgi işleme, kaydetme, sınama, sınıflandırma, düzenleme, özetleme, matematiksel veya mantıksal hesaplama, saklama, erişme, çoğaltma ve iletme aşamalarından oluşur. Küresel işletmecilikte, bilgisayar destekli bilgi sistemleri yürürlüktedir. Bilgisayar destekli bilgi sistemi, bilgisayar olanaklarıyla işletmenin bilgi gereksinmesini karşılayan bütünleşik bir yapıdır. Donanım, yazılım, uzman bilgisayar
personeli ve veri tabanı, elektronik bilgi sisteminin başlıca öğelerdir.
İşletme yönetiminin bilgi gereksinimini karşılamak için, verilerin derlenmesi, sınıflandırılması, veri tabanlarının oluşturulması, verilerin bilgiye dönüştürülmesi ve ilgili birim
ve kişilere ulaştırılması işlevine, bütünleşik işletme bilgi sistemi denir. İşlem süreçleme bilgi sistemi, karar destek sistemi, yapay zeta, uzman sistemler, son kullanıcı bilgi sistemi, bütünleşik işletme bilgi sisteminin başlıca alt sistemleridir. İşletme işlevleri bilgi sistemi, pazarlama, üretim, insan kaynağı, finans, üst yönetim gibi işletme işlevlerini destekleyen çeşitli bilgi sistemlerini içerir. Günümüzde, bilgilerin girilmesi, işlenmesi, depolanması ve ulaştırılması teknolojileri, dünya ölçüsünde bütünleştirilmiş ve birbirine bağlanmıştır. Böylece, işletmeler, dünyanın her yerindeki bilgiye elektronik araçlarla erişebilmekte ve istediği bilgiyi aynı yöntemle istediği adrese ulaştırabilmektedir. İşletmeler, rekabet üstünlüğü sağlayabilmek için, çağdaş iletişim olanaklarını kullanmak durumunda kalmışlardır. Bu olanakların en başında ofis otomasyonu, internet ve intranet gelmektedir.
Geleneksel ofislerde, bürolarda ya da iş yerlerinde yapılan işlerin, elektronik araçlarla yapılmasına ofis otomasyonu denir. Dünyadaki bilgisayarların birbirine bağlanmış durumuna, internet veya uluslararası ağ denir. İşletmeler internet olanaklarından yararlanarak, her türlü adrese elektronik bilgi aktarmaktadır. Ayrıca, internet sayesinde sanal işletmecilik ve sanal işletme yönetimi de gerçekleştirilmektedir. Dünyadaki sanal işletme pazarlarının sayısı, her geçen gün hızla artmaktadır. İnternet teknolojisinin işletme içinde kullanılmasına, intranet denir. İnternetle işletmeler, dışa kapalı olarak, işletme içinde, elektronik veri ve bilgi akışını kolayca gerçekleştirmektedir. Ayrıca çalışanlar, eskiden işletme içindeki ofislerde ya da odalarda yaptıkları işleri, hiç işletmeye gelmeden, intranet ile evlerinde, taşıt araçlarında ya da dünyanın herhangi bir yerinde yapabilmektedirler.
Muhasebe
Birer ekonomik birim olarak işletmelerin iyi yönetilebilmeleri, ortakların ve di¤er ilgililerin desteklerini kazanabilmeleri
kendileri hakkında onları devamlı bilgilendirmeleriyle olur. Bu görevi muhasebe üstlenmiştir. Bu amaçla işletme içinde, işletmeden dışarıya veya dışarıdan işletmeye doğru gerçekleşen kıymet hareketlerinin kaydedilmesi ve ilgililere raporlanması gerekir. Bu, muhasebenin birinci işlevidir.
Muhasebe bilgisinin işletme içine ve dışına raporlanması yeterli değildir. Bu bilginin analizi ve yorumlanması gerekir. Finansal analiz yoluyla, işletmenin mevcut finansal durumunu daha iyi yorumlayabilmek mümkün olur. Böylece, işletme ile ilgili taraflar, işletmeden beklentilerinin karşılanıp karşılanamayacağı konusunda karar verebilirler. Finansal analiz ve yorum, muhasebenin ikinci işlevidir.
Bilginin doğru ve güvenilir olarak üretilip raporlanması için işletmede iç kontrol sisteminin kurulması; bilgi kullanıcılarının bilgiye güven duymaları için de bağımsız denetimin gerçekleştirilmesi gerekir.
Finansal Yönetim
Finansal yönetim, işletme için gerekli fonların belirlenmesi, sağlanması ve yönetilmesini ifade eder. Finansal yönetimle ilgili temel fonksiyonlar iki ana grupta toplanmakla birlikte, gerçekte çok sayıda karar alanlarından oluşur. Yatırımlarla ilgili olarak; ne tür yatırımlar, ne zaman, ne miktarda, nasıl yapılmalıdır sorularına cevap aranır. Finansmanla ilgili olarak; yapılacak yatırımlar için en uygun fon nereden, ne miktarda, nasıl sağlanmalıdır gibi sorulara cevap aranır. Yine işletme faaliyetleri sonucunda elde ettiği kârların ne kadarını ortaklarına , ne kadarını işletmede bırakmalıdır gibi sorulara cevap aranır. Finansal yönetim muhasebe ve iktisatla doğrudan, pazarlama,üretim ve kantitatif yöntemlerle dolaylı ilişki içerisindedir. Yukarıda belirtilen finansal kararları vermek için gerekli veriler muhasebe departmanınca sağlanır. Bu verilerin sağlıklı ve doğru olması gerekliliği muhasebenin önemini arttırmaktadır. Bir finansman yöneticisi piyasalardaki gelişmelerle, iktisadi prensiplerle yakın ilişki içersindedir. Bu nedenle finans ve iktisat bilimleri arasında da önemli bir ilişki mevcuttur. Finans yöneticisi ayrıca karar verirken pazarlama ve üretim sürecindeki değişiklikleri de izlemelidirler.
Bu süreçlerdeki değişiklikler işletmenin nakit akışlarında değişikliğe yol açabilir. Ayrıca finansal yönetimde son yıllarda artan bir biçimde kantitatif yöntemler kullanılmakta olup, bu disiplinin finans için önemi gün geçtikçe artmaktadır. Finansal kararlar alınırken birinci amaç, işletmenin piyasa değerini ya da ortakların varlıklarını maksimum yapmaktır. Bir şirketin değeri, şirket anonim şirketse hisse senetlerinin değeri ile ölçülür. Bu amaç önceleri birinci amaç olarak belirlenen kârı maksimum yapma amacından farklıdır. Muhasebe kârı gerçek nakit akışlarını göstermeyebilir. İşletmenin piyasa değerini maksimize etme amacı nakit akışlarının zamanını ve bunların gerçekleşme
olasılıklarını, yani risklerini de göz önünde bulundurarak, kâr maksimizasyonu amacına göre öne çıkmaktadır. Finansal analiz, finansal tablolardaki çeşitli kalemler arasındaki ilişkilerin kurulmasını, ölçülmesini ve yorumlanmasını kapsayan bir faaliyettir. Bu şekilde iyi bir finansal planlama yapılması için işletmenin cari ve geçmiş dönemleri değerlendirilebilir. Finansal analizde en çok kullanılan tablolar; işletmenin belirli bir tarih itibariyle varlıklarını ve kaynaklarını gösteren bilanço ile faaliyet dönemiyle ilgili sonuçların gösterildiği gelir tablosudur. Finansal analizde yapılan analizin amacına göre farklı niteliklerdeki analizler yapılabilir ve farklı yöntemler uygulanabilir. Etkin bir planlama finansal başarı için önemlidir. Beklenmeyen problemlerle karşılaşmamak için iyi bir analiz ve uygun finansal planlar gereklidir. Finansal planlamanın üç önemli aktivitesinden ilki, finansal ihtiyaçların belirlenmesidir. Bu aşamada kısa ve uzun dönemli gelir ve giderler belirlenmeye çalışılır.
Bu da genellikle proforma finansal tablolar hazırlanarak yapılır. İkinci aktivite, bu ihtiyaçları karşılamak için bütçelerin geliştirilmesi ve üçüncü olarak da finansal kontrolün yapılmasıdır. Proforma finansal tablolar hazırlanırken en çok kullanılan yöntem satışların yüzdesi yöntemidir. Bu yönteme göre her kalemin geçmiş dönemlerde satışlar içindeki ağırlığı belirlenerek aynı yüzdelerle proforma tablolara yansıtılır. Oranlar ve regresyon yöntemleriyle de proforma tablolar hazırlanabilir. Finansal kontrol ise belirlenen politikaların uygulanmasını denetim altına almak ve piyasa koşullarındaki değişmelere bakarak gerekli düzeltmeleri hızla yapmak amacıyla yapılır. Finans yöneticisinin en önemli görevlerinden birisi fonların nereye yatırılacağını belirlemektir. Bir başka deyişle dönen varlıklara ve sabit varlıklara ne düzeyde yatırım yapılacağını belirlemektir. Sabit varlıklara yatırım yaparken olağanüstü finansal planlar hazırlanır ve buna sermaye bütçelemesi denir. Sabit varlıklar, ekonomik ömrü en az bir yıl olan değerlerdir. Dönen varlıklara yatırım ise çalışma sermayesi yönetimi başlığında incelenir. Dönen varlıklar çabuk paraya dönüşen likit varlıklardır. Riski sevmeyen bir finans yöneticisi çalışma sermayesine daha fazla yatırım yaptıkça işletmenin karlılığının azalmasına neden olacaktır. Çalışma sermayesinin düzeyini; işletmenin faaliyet konusu, büyüklüğü, satışlarındaki düzenlilik ile, satışlarındaki artış ve azalış oranı etkiler.
Finansal Sistem ve Kurumlar
Tüketim fazlası olan bireylerin tasarruflarının, tüketim açığı olan bireylerin kullanımına sunduğu piyasalara finansal
piyasalar denir. Bu piyasalarda fonların el değiştirmesi kıymetli evrak da denilen finansal varlıklarla olur. Bir ekonomide fon arz edenler, fon talep edenler, yatırım ve finansman araçları, yardımcı kuruluşlar ile hukuki ve idari
düzen finansal sistemi oluşturur. Finansal piyasalar; süreye göre, para ve sermaye piyasası; örgütlenme şekline göre, organize olmuş ve olmamış piyasalar; finansal varlıkların piyasaya çıkış durumuna göre de birincil ve ikincil piyasa şeklinde sınıflandırılabilir. Finansal piyasalarda fon arz ve talebinin buluşması genellikle finansal kurumlar aracılığıyla gerçekleşir. Finansal kurumlar fon maliyetini azaltmak, risk ayarlaması, vade ayarlaması ve miktar ayarlaması yapmak, danışmanlık yapmak gibi fonksiyonlar üstlenmişlerdir.
Finansal kurumlar, para yaratan ve para yaratmayan kurumlar olarak gruplandırılabilir. Para yaratan finansal kurumlar merkez bankası ve ticari bankalardır. Para yaratmayan finansal kurumlar ise yatırım ve kalkınma bankaları, sigorta kurumları, kollektif yatırım kurumları, factoring, forfaiting, leasing şirketleri, risk sermayesi şirketleridir. Finansal varlıklar, ortaklık veya alacaklılık hakkı veren, belli bir meblağı temsil eden hisse senetleri, tahviller, finansman bonoları ve hazine bonoları gibi varlıklardır. Finansal araçlar; paraya çevrilebilirlik, bölünebilirlik, geri dönülebilirlik, getiri, vade, risk gibi özellikleri açısından
farklılıklar gösterirler. Vadesi bir yıla kadar olan fon arz ve talebin karşılaştığı piyasaların başlıca finansal varlıkları, hazine bonoları, REPO, banka mevduatı,finansman bonosu, banka bonosu ve varlığa dayalı menkul kıymetlerdir. Sermaye piyasasının temel finansal varlıkları hisse senedi ve tahvillerdir.
Çokuluslu İşletmeler
Uluslararası işletmecilik ve çokuluslu işletmeler son yıllarda globalleşme ile işletmecilik konularının vazgeçilmez bir parçası olmaya başladı. 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde ekonomik ve sosyal gelişmelere paralel olarak işletmelerin ekonomik güçlerinin çok artması ve bazı ülkelerin GSMH’dan daha fazla satış hacmine ulaşmaları globalleşmenin başlangıcı olmuştur. Çokuluslu işletmeler bugün artık, çeşitli ülkelerin vatandaşları gibi görülmekte, ülkelerin yasal, politik koşullarına uymakta ve vergi vermektedirler. Çokuluslu işletmeleri etkileyen üç çevreden söz edebiliriz. Bunlar ülke içi çevre, yabancı çevre ve uluslararası çevredir.
Çokuluslu işletmenin tanımında bazı ölçütler vardır. Bunlar iki veya daha fazla ülkede faaliyet gösterme, ülke dışında mülkiyet, üst yönetimin milliyeti ve benzer ölçütlerdir. "Çokuluslu işletme ülke içi ve ülke dışındaki yatırımları işletme amaçlarına ve işletme sahiplerinin çıkarlarına uygun bir biçimde yöneten ticaret ve sanayi işletmesidir". Çokuluslu işletmelerin ülke dışında faaliyet göstermelerinde ilk adım ihracat yapmaktır. Bu aşamadan sonra lisans anlaşması, franchising, dış ticaret işletmelerini kullanma, ülke dışında şube açma ve joint venture ile diğerleri gelir.
Çokuluslu işletmeler yabancı ülkelere girişleri ve faaliyetleri sırasında değişik koşullarla karşılaşırlar. Toplumsal, kültürel, ekonomik, yasal veya siyasi farklılıklar işletmelerin yabancı ülkelere yatırım kararlarında etkili olur. Çokuluslu işletmelerin yönetiminde ilk adım planlamadır. Ulusal planlama ile uluslararası planlama arasında büyük farklar vardır.
GENEL İŞLETME
"Gün ışığı ve yağmur suyu" Serbest mallar (ekonomik olmayan mallar) grubuna girer.
İşletmelerin geleneksel iki temel amacı Kar elde etmek(kar sağlama) ve topluma hizmettir.
İşletmeler işlevlerine göre gruplandırıldığında, Muhasebe ve Ar-Ge , Destekleyici işlev arasında yer alır.
Yapılabilirlik (ön proje) projesi araştırmaları(fizibilite) arasında yer alanlar: Ekonomik, Teknik, Finansal , Yasal, Örgütsel araştırma içinde yer alır.
Birbirinin aynı olan malları üreten ve pazarlayan işletmelerin birleşmesine yatay birleşme denir.
Ana etik sorunların ortaya çıktığı alanlar: Çıkar çatışmaları, içtenlik ve doğruluktan sapma, iletişim, örgütsel ilşkiler
Çıktı(üretilen mal ve hizmetler) / Girdi (işgücü, sermaye,doğal kaynaklar) = verimlilik (prodüktivite)
Gıda maddeleri gibi bir kez kullanıldığında tüketilen mallar Dayanıksız mallar grubuna girer.
İşletmenin iç çevre unsurları : Sermaye sahipleri, yöneticiler, personel, örgüt kültürü
İşletmelerin Türk hukuk sistemindeki gruplandırılması gözönüne alındığında limited şirket , sermaye şirketleri grubuna girer.
Kuruluş karar sürecinde, arsa, makina,araç ve gerecin satın alınması Projenin uygulanması aşamasında gerçekleştirilir.
Kuruluş karar sürecinde, projenin somutlaştırılması ve ayrıntıların belirlenmesini içeren aşama Yatırım aşamasıdır.
İşletmelerin aynı üretim dalında faaliyet boyutlarını genişletmesine Yatay büyüme denir.
İşletmeler kendi iç kaynakları yeterli olmadığı zaman , dış kaynaklardan yararlanma yoluna giderler. Dış büyüme genellikle Birleşme şeklinde olur.
Etik açısından yerinde olmayan davranış biçimleri gözönüne alındığında "harcamalarda sahtecilik yapma" , Denetim dışı davranış biçimi içinde ele alınır.
Herhangi bir eylemin kabul edilebilir biçimde gerçekleştirilmesini sağlayan temel kurallara Etik denir.
Bölüm müdürleri ve müdür yardımcıları , orta yönetim basamağında yer alır.
Bir organizasyon yapısı içinde çalışan insan unsurunu anlamak, yeteneklerden yararlanmak, motivasyon gibi konular üzerinde duran yönetim teorisi Neo-Klasik Yönetim Teorisi (Davranışsal) dır.
Bir politikayı uygulamak için ayrıntılı olarak yapılması gereken işleri belirten plan türüne Genyöntem denir.
Çift faktör teorisine göre İş başarma , tanıma, sorumluluk, gelişme, ilerleme "güdüleyici etmenler" dir.
İnsan kaynakları yönetimini etkileyen iç çevre unsurları: İş güvencesi, işgören beklentileri, biçimsel gruplar, çalışma ortamı
İnsan kaynakları yöneticisinin diğer bölümlerdeki insan kaynakları yönetimi işlevlerinin uygulanabilmesi için kullandığı yetki " İşlevsel yetki" dir.
İş analizleri ve iş tanımları insan kaynakları yönetimi işlevlerinin Planlama işlevi içinde yer alır.
İşletmelerin kuruluşundaki yatırım kararı aşamaları: Yatırım düşüncesi, Yapılabilirlik araştırmaları, Kesin proje, Projenin uygulanması
Aynı sektördeki iki işletmenin tüketici aleyhine olarak, karlarını artırmak için birleşmelerine Kartel denir.
Ana etik sorunların ortaya çıktığı alanlar: Çıkar çatışmaları, İçtenlik ve doğruluktan sapma, İletişim, Örgütsel ilişkiler
Etkinliğin ve verimliliğinin artırılması için hangi ilkelere uyulması gerektiğini araştıran yönetim teorisi Klasik Yönetim Teorisidir.
İnsan kaynakları yönetimini etkileyen iç çevre unsurları: Bireysel nitelikler, İş nitelikleri, Bireylerarası ilişkiler, Örgütsel özellikler
İnsan kaynakları yönetimini etkileyen dış çevre unsurları: Dış kaynaklar, Rakipler, Yasalar
İş analizlerinin kullanım alanları: İnsan kaynakları planlaması, İşe yerleştirme yükseltme, Eğitime alınacak personelin belirlenmesi, Adil bir ücret sisteminin oluşturulması
Pazar bilgisi toplama işlemi pazarlama sisteminin Kolaylaştırıcı fonksiyon içinde yer almaktadır.
İşletmenin pazarlama sisteminin sağladığı ek yarar ve hizmetler bütününe Zenginleştirilmiş ürün denir.
Bir kurumun malları, hizmetleri ve genellikle de kurum hakkında topluma iletiler sunulmasına Halkla İlişkiler denir.
Ürüne dayalı süreç tasarımı: Tüm üretim işlem ve aşamaları yalnızca bir üretim bölümünde gruplandırılır. Üretim süreci belirli bir rota izleyecek şekilde organize edilir. Ürüne dayalı süreçte farklı üretim biçimleri uygulanabilir. Üretim sürecinde ürün geri dönmeksizin doğrusal bir yönde ilerler.
İşletmelerin dahili ağına İnternet protokollerinin ve www yaklaşımının uygulanmasına İntranet denir.
Ortakların, sağladıkları fonlar karşılığında işletme varlıkları üzerindeki hak sahipliği Öz kaynaklardır.
Varlıkların paraya dönüştürülme yeteneğine Likidite denir.
Organize olmamış piyasaların özellikleri: Tezgah üzeri piyasa olarak da adlandırılması, Piyasa işlemlerinin açık olmaması, Yatırımcıların risklerinin daha yüksek olması, Yerel ve menkul kıymetleri fazla bilinmeyen kurumlar için önemli işlev görebilmesi
Üretim sisteminin temel öğeleri: Girdiler, Dönüşüm süreci, Çıktılar, Geribildirim
Üretim öğeleri: Emek(İşgücü), Girişimci,Sermaye(Kapital), Teknoloji
İşletmenin iç çevre unsurları: Sermaye sahipleri, Yöneticiler, Personel, Örgüt kültürü
Kuruluş karar sürecinde, arsa, makine, araç ve gerecin satın alınması Projenin uygulanması aşamasında gerçekleştirilir.
Aynı ürünün değişik özelliklerle piyasaya sürülmesine Ürün farklılaştırması denir.
Etik açısından yerinde olmayan davranış biçimleri göz önüne alındığında; "yetersiz çalışanlara göz yumma" Görevde hatalı davranma davranış biçimi içinde ele alınır.
Yöneticinin, çalışma hayatındaki bireylerle ilişki kurma becerisini ifade eden yetenek Beşeri ilişkiler yeteneğidir.
Bir politikayı uygulamak için ayrıntılı olarak yapılması gereken işleri belirten plan türüne Genyöntem denir.
İşdışı eğitimin üstün yanları: Öğrenmenin belli bir disiplin altında gerçekleşmesi, Eğitimin uzmanlar tarafından verilmesi, Teorik bilgileri öğretmenin kolay olması, Personelin öğrenme isteğini artırması
Tüm pazar içindeki farklı grupların ortak satın alma davranışları ve gereksinimler doğrultusunda homojen (benzer) gruplara ayrıştırılmasına Pazar bölümleme denir.
Fiyatlamada işletme içi faktörler: Maliyetler, Pazarlama karması, Pazarlama amaçları
Fiyatlamada işletme dışı faktörler: Pazarın yapısı, Rekabet, Diğer çevresel faktörler(Ekonomi, aracılar, yasalar)
Örgütsel imajın , düşüncelerin ve politik konuların sunumuna yönelik reklam türüne Kurumsal reklam denir.
Demir-Çelik fabrikaları örneğinde olduğu gibi çok büyük hacimli üretimi gerçekleştiren, bütünüyle sermaye yoğun üretim sistemlerine Sürekli üretim sistemi denir.
Süreç tasarımını etkileyen faktörler: Ürün talebi, Otomasyon düzeyi, Ürün kalitesi, Üretim esnekliği, Tüketici ile ilişki düzeyi
Bütünleşik bilgi sisteminin özellikleri: Ortak bir bilgi akışı olması, Kapsamlı bir planlama sonucu ortaya çıkması, Çeşitli alt sistemlerden oluşması, Merkezi bir veri tabanına dayanması
Finansal işlemlerin, bütün işletmelerde hep aynı adla kaydına yarayan kavram Hesap kavramıdır.
Sermaye bütçelemesinin konusu Ekonomik ömrü bir yıldan uzun olan sabit varlıklarla ilgili kararlardır.
Para piyasasının özelliklerinden biri Fon alışverişinde kullanılan araçların ticari senetler olmasıdır.
Bir işletmenin mallarının ve isminin yabancı bir ülkede üretilmesine izin veren anlaşmaya Lisans anlaşması denir.
Mal veya hizmet üretimi için üretim öğelerinin bir araya getirilmesini sağlayan kişiye Girişimci denir.
Gıda maddeleri gibi bir kez kullanıldığında tüketilen mallar dayanıksız mallar grubuna girer.
İşletmenin iki temel amacı: Kar sağlama, Topluma hizmet
İşletmeler işlevlerine göre gruplandırıldığında, Muhasebe ve Ar-Ge Destekleyici işlevler arasında yer alır?
İşletmelerin Türk hukuk sistemindeki gruplandırılması göz önüne alındığında; limited şirket Sermaye şirketleri grubuna dahildir.
Yatırım kararı aşamaları: Yatırım düşüncesi, Yapılabilirlik araştırmaları, Kesin proje, Projenin uygulanması
Yapılabilirlik projesi araştırmaları: Ekonomik araştırma, Teknik araştırma, Finansal araştırma, Yasal araştırma, Örgütsel araştırma
Kuruluş yeri seçiminde dikkate alınması gereken etkenler:Ulaştırma olanakları, Pazara yakınlık,Enerji olanakları, İklim koşulları
İşletmenin mevcut faaliyetlerini genişletme yoluyla gerçekleştirdiği büyümeye İç büyüme denir.
Aynı sektördeki iki işletmenin tüketici aleyhine olarak, karlarını artırmak için birleşmelerine Kartel denir.
İşletmeler kendi iç kaynakları yeterli olmadığı zaman, dış kaynaklardan yararlanma yoluna giderler. Dış büyüme genellikle Birleşme şeklinde olur.
Etik açısından yerinde olmayan davranış biçimleri göz önüne alındığında; "harcamalarda sahtecilik yapma" Denetim Dışı davranış biçimi içinde yer alır.
Etik açısından yerinde olmayan davranış biçimleri göz önüne alındığında; "yetersiz çalışanlara göz yumma" Görevde Hatalı Davranma türü davranış biçimi içinde ele alınır.
Etik açısından yerinde olmayan davranış biçimleri göz önüne alındığında; "sağlığa aykırı mal üretme" Görevi bilinçli olarak sürekli kötüye kullanma türü davranış biçimi içinde ele alınır.
Kısım şefleri ve ustabaşılar işletmede İlk basamak yönetim basamağında yer alır.
Yöneticinin, çalışma hayatındaki bireylerle ilişki kurma becerisini ifade eden yetenek Beşeri ilişkiler yeteneğidir.
İşletmeleri dış çevreyle karşılıklı etkileşimi olan açık bir sistem olarak kabul eden yönetim yaklaşımı Modern Yönetim Yaklaşımıdır.
Stratejik planlarda saptanan amaçlara nasıl ulaşılacağını belirleyen planlara Eylemsel planlar denir.
"Bir grup ya da bir bölümden bir kişinin sorumlu olması" Yönetim birliği örgütleme ilkesinin gereğidir.
Çift faktör teorisine göre "güdüleyici etmenlerden biri İş başarmadır.
İnsan kaynakları yönetiminin gelişim süreci göz önüne alındığında "sendikalaşma" 1930-1940 ta ilk kez gündeme gelmiştir.
İnsan kaynakları yöneticisinin diğer bölümlerdeki insan kaynakları yönetimi işlevlerini uygulayabilmesi için kullandığı yetki İşlevsel yetkiye örnektir.
Personel bulma, seçme ve yerleştirme insan kaynakları yönetimi işlevlerinin Kadrolama içinde yer alır.
Geçmiş yıllardaki bazı göstergelere göre gelecekteki işgücü talebinin saptanmasına İndeks hesabı denir.
İşdışı eğitimin üstün yanları: Öğrenmenin belli bir disiplin altında gerçekleşmesi, Eğitimin uzmanlar tarafından verilmesi, Teorik bilgileri öğretmenin kolay olması, Personelin öğrenme isteğini artırması
1900'lü yılların başında H.Ford'un otomobil satışllarını arttırmak için üretimi verimli kılma ve seri üretim yaparak maliyetleri düşürme çabaları Üretim anlayışı pazarlama anlayışının sonucudur.
Yönetim İşlevleri Yönetim bir süreç olarak ele alınır. Bu süreç, bir yöneticinin belirli fonksiyonlarını açıklamak suretiyle konunun anlaşılmasını kolaylaştırır. Bu ünitede ele alınan dört işlevler daha sonra kullanılan kavramlara bir temel oluşturmaktadır. Diğer bir deyişle, bu işlevler yönetimle ilgili kavramlara bir giriş olarak ele alınmaktadır. Yönetim işlevlerinin ayrı ayrı incelenmesi sadece analitik bir amaç taşımaktadır. Bu bölümleme işlevlerin birbirinden bağımsız oldukları anl***** gelmemelidir.Plânlama işlevi; amaçların ve politikaların oluşturulması ve açıklanması, programların saptanması, faaliyetler için yöntemlerin geliştirilmesi gibi ana başlıkları içerir. Örgütleme, işletmenin amaçlarını gerçekleştirmek için gerekli faaliyetleri düzenlenmiş bir yapı içinde bütünleştirme; bu yapıyı nitelikli, yeterli iş görenlerle kadrolaştırma; ve bu iş görenlerin işlevlerini yerine getirmeleri için gerekli fiziksel ortamı sağlama sürecidir. Yöneltme, amaçlara ulaşmak için gerekli olan ayrıntılı faaliyetler konusunda, bireylere yol göstermeyi içerir. Denetim süreci, uygun olup olmadığını belirleme sürecidir. Amaçlara uygun olmayan sonuçlar için düzeltici önlemlere başvurulur. | |
| | | Su-Perisi Özel Üye
Mesaj Sayısı : 1200 Başarı Puanı : 3436 Rep Puanı : 1 Kayıt tarihi : 19/05/09 Nerden : Dünya İş/Hobiler : Öğrençi
| Konu: Geri: Açık öğretim fakültesi dersleri, ders notları C.tesi Ekim 16, 2010 10:38 am | |
| 1.sınıf hukuk ders notları
Hukuk Kavramı
Hukuk kavramını, doğasını oluşturan iki temel öğeyi kullanarak tanımlayabilmek
• Hukuk, bir toplum içindeki kişilerin birbirleri ile ve toplumla olan ilişkilerini düzenleyen, uyulması zorunlu, yani maddi yaptırımı bulunan kurallar bütünüdür. Hukukun gerekliliğini kanıtlayan bir örnek türetebilmek
• Sosyal hayatın bir düzen içinde olması için kişilerin gerek birbirleriyle gerek toplumla olan ilişkilerinde uyacakları birtakım kuralların varlığı zorunludur. Kişiler sosyal hayattaki ilişkilerinde bu kuralların koymuş olduğu "emir" ve "yasaklar"a uygun biçimde davranmak zorundadırlar. Aksi halde, bir takım tepkilerle karşılaşırlar. Bu tepkiye yaptırım (müeyyide) diyoruz. Sosyal hayatı düzenleyen kuralların kaynaklarını ve bunlar arasındaki temel farklılıkları sıralayabilmek
• Hukuk, sosyal hayatı düzenleyen kurallardan sadece biridir. Diğer sosyal kuralları din, ahlak ve görgü kuralları olarak sayabiliriz.
• Din kuralları, yüce güç tarafından konulmuş ve peygamberler vasıtası ile kişilere ulaşmış bulunan birtakım emir ve yasaklardan oluşan kurallardır. Yaptırımı manevidir. Kişiyi bu kurallara uymaya zorlayamayız.
• Ahlâk kuralları, sosyal hayatta gerek kişinin kendi nefsine karşı, gerekse kişilerin birbirlerine karşı nasıl davranması gerektiğini gösteren kurallardır. Bu kuralların yaptırımı da manevidir.
• Görgü kuralları, bir kimsenin belli bir olayda ne şekilde davranması gerektiğini gösteren manevi yaptırımlı sosyal kurallardır.
• Hukuk kuralları, sosyal hayatta kişilerin birbirleri ile ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen maddi yaptırımlı, yani devlet gücü ile desteklenmiş kurallar olduğu için diğer sosyal kurallardan ayrılmaktadır. Kişiler hukuk kurallarına uymak zorundadırlar. Oysaki diğer sosyal kurallar manevi yaptırıma sahip oldukları için bu kurallara uymak zorunlulukları bulunmamaktadır.
Hukuk Kurallarının Özelliği (Hukukun Yaptırımı)
Yaptırım ve hukuki yaptırım türlerini tanımlayabilmek ve örnekleyebilmek
• Hukuk kuralları maddi yaptırımlı, yani uyulması zorunlu kurallardır. Hukuk kurallarına uymayanlar, diğer sosyal kurallardan farklı olarak birtakım maddi yaptırımlarla karşılaşırlar. Bu maddi yaptırımlar bazen ceza biçiminde; bazen cebri icra, yani zorla yaptırma biçiminde; bazen verilen maddi veya manevi zararın ödetilmesi (tazminat) biçiminde ortaya çıkarlar.
Aynı şekilde, hukuk kurallarına uymamanın sonucu, bazen yapılan bir hukuki işlemin hükümsüzlüğü, bazen de o işlemin ortadan kaldırılması (iptal) biçiminde gerçekleşir. Hukuk sistematiğinin ne olduğunu, hangi açılardan yapıldığını ve önemini kavrayabilmek
• Hukukun sistemi denilince, mahiyetleri ve özellikleri bakımından birbirlerinden çok farklı olan çeşitli ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarının bir tertibe, bir düzene tabi tutulması anlaşılır. Böylece az çok birbirine benzeyen ilişkileri düzenlemekte olan hukuk kuralları bir isim altında bir araya toplanmış olur. Hukuk, birisi Kamu Hukuku, diğeri Özel Hukuk olmak üzere başlıca iki ana gruba ayrılmaktadır.
• Bir kişi ile diğer bir kişi arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarına özel hukuk; bir kişi ile devlet, veya bir devlet ile diğer bir devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarına da "kamu hukuku" denir.
Kamu Hukukunun Dalları
Devlet örgütünü ve devlet örgütü içindeki organların görev ve yetkileri ile ilişkilerini saptayabilmek
• Kamu hukuku bir üst kavram olup çeşitli dallardan oluşmaktadır. Kamu hukukunun dalları: Anayasa Hukuku, Ceza Hukuku, Yargılama Hukuku, Devletler Umumi Hukuku, Vergi Hukuku ve İş Hukukundan ibarettir. Anayasa Hukuku, devletin şeklini, yapısını, organlarının görev ve yetkilerini, vatandaşları n temel hak ve ödevlerini düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. Devlet idaresinin yapısını, işleyişini ve kişilerle olan ilişkilerini kavramak, bunlara ilişkin örnek türetebilmek
• İdare Hukuku, Devlet idaresinin örgüt ve işleyişini, kişilerin İdare ile olan ilişkilerini ve anlaşmazlıklarını ve kamu hizmetlerinin görülmesi gibi konuları düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. Hangi eylem ve davranışların suç oluşturacağını ve bunlara hangi cezaların verilebileceğini kavrayabilmek
• Ceza Hukuku, suç teşkil eden eylem ve davranışların nelerden ibaret bulunduğunu, suç işleyenlere ne gibi cezaların verileceğini belirleyen hukuk kurallarından oluşmaktadır. Hukuk kurallarının bağımsız ve tarafsız mahkemelerce belli bir olaya ne şekilde uygulandığını anlayabilmek
• Yargılama Hukuku, hukuk ve ceza davalarının görülmesinde uyulacak yöntemleri belirleyen hukuk kurallarından oluşmaktadır. Türk yargı sistemi; Anayasa yargısı, İdari yargı, Askeri yargı ve Adli yargı olmak üzere başlı dört yargı sistemi tanımaktadır. Bağımsız devletlerin birbirleriyle ve uluslararası kuruluşlarla olan ilişkilerini kavrayabilmek
• Devletler genel hukuku, egemen devletlerin birbirleriyle olan devletlerarası ilişkilerini veya devletler ile uluslar arası kuruluşların birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen hukuk dalıdır. Devlet ile kişiler arasında vergi ilişkisinin nasıl kurulduğunu, bu ilişkide devletin ve kişilerin hak ve yükümlülüklerinin ne olduğunu ortaya koyabilmek
• Vergi Hukuku, Devlet ile kişiler arasındaki mali ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarından oluşmaktadır. Vergi hukukunun temel ilkelerinden birisi, vergide genellik ve adalet ilkesidir. Vergi hukukunda kanunilik esası geçerlidir. Hizmet sözleşmesinin tarafı olan işçi ve işverenin ilişkilerinin niteliğini anlayabilmek
• İş Hukuku, işçi ile işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarının tümünden oluşmaktadır.
Özel Hukukun Dalları
Kişilerin toplum içinde yaşamaları nedeniyle bir hüküm ve değer ifade eden eylem ve davranışlarını, işlem ve ilişkilerini düzenleyen hukuk kurallarının neler olduğunu ve bunların önemini kavrayabilmek Medeni Hukuk, kişilerin toplum halinde yaşaması bakımından bir hüküm ve değer arz eden bütün eylem ve davranışlarını, işlemlerini ve ilişkilerini düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. Medeni hukuk düzenlemekte olduğu ilişkilerin niteliğine göre, beş bölüme ayrılır. Bunlar, "kişiler hukuku", "aile hukuku", "miras hukuku", "eşya hukuku" ve "borçlar hukuku"dur. Kişiler arasındaki ticari ilişkilerin türlerini; şirket, kıymetli evrak, sigorta kavramlarını ve bunlara iliş- kin örnekler türetebilmek Ticaret hukuku, kişiler arasındaki "ticari ilişkileri" düzenleyen hukuk kurallarıdır. Ticaret Hukuku ile medeni hukuk arasında çok sıkı bir bağ vardır.
Medeni hukuk kişiler arasında günlük yaşamdaki ticari işletme ile ilgili olmayan ilişkileri, ticaret hukuku ise, ticari işletme ile ilgili olanları düzenler. Ticaret hukuku, "ticari işletme hukuku", "şirketler hukuku", "kıymetli evrak hukuku", "deniz ticareti hukuku" ve "sigorta hukuku olmak üzere beş bölüme ayrılır. Aynı uyrukluğa sahip olmayan kişiler arasındaki özel ilişkilerin niteliğini anlayabilmek ve bunlara uygulanabilecek hukuk kurallarını ne şekilde belirleneceğini anlayabilmek Devletler Özel Hukuku, çeşitli devletlere bağlı olan, aynı uyruklukta (tabiiyette) olmayan kişiler arasındaki özel hukuk ilişkilerine hangi devletin kanununun uygulanacağını ve kişilerle şeylerin uyrukluğunu düzenleyen hukuk kurallarından oluşur.
Devletler özel hukukunun düzenlediği ilişkiler daima bir yabancı unsur karışmıştır. Bu yabancı unsur "kişi" veya "yer" unsuru olabilir.
Hukukun Kaynakları
Hukuk kaynağından ne anlaşılması gerektiğini ortaya koyabilmek
• Hukukun kaynakları denilince "hukuku doğuran kaynaklar" ve "hukuku bildiren kaynaklar" akla gelir. Hukuku doğuran kaynaklar, hukuk kurallarının nasıl ve ne şekilde meydana geldiklerini, nereden çıktıklarını ifade eder. Hukuku bildiren kaynaklar ise, hukuk kurallarının hangi şekillerde göründüklerini gösteren kaynaktır ki, bunlara "hukukun şekli kaynakları" denir. Hukukun şekli kaynaklarını "yazılı kaynaklar" ve "yazısız kaynaklar" biçiminde bir ayırıma tabi tutarız. Bunlara "yardımcı kaynaklar"ı da ekleyebiliriz. Hukukun yazılı kaynaklarının neler olduğunu ve bunların hangi makam tarafından çıkarılarak ne şekilde yürürlüğe girdiğini saptayabilmek
• Yazılı kaynaklar deyimi ile, hukuk kurallarının yazılı bir biçimde yer almış oldukları metinler ifade edilmek istenir. Bunlar yazılı hukuk kurallarını içeren kaynaklardır.Yazılı hukuk kuralları yetkili mercilerce konulmuşlardır.Yazılı kaynaklar; kanunlar, kanun hükmünde kararnameler, tüzükler ve yönetmeliklerden oluşur. Hukukun yazılı olmayan kaynaklarının ne şekilde oluştuğunu ve hukuk kaynağı şekline nasıl dönüştüğünü kavrayabilmek
• Yazısız kaynağı örf ve adet (gelenek) hukuku oluşturur. Bu kurallar, yetkili bir organ tarafından bilerek ve istenerek konulmazlar. Bunlar toplumda kendiliğinden doğarlar. Örf ve adet hukuku kuralları herhangi bir yerde yazılı olmayıp, toplumun ruhunda vicdanında yer alırlar. Bir adetin bir geleneğin örf ve adet hukuku kuralı olabilmesi için üç unsurun bir arada bulunması gerekir. Bunlar, "maddi unsur", "manevi unsur" ve "hukuki unsur"dur. Hukukun yardımcı kaynaklarının neden ibaret bulunduğunu ve bunların bir olaya uygulanmaktaki etkilerinin ne olduğunu ortaya koyabilmek
• Yardımcı kaynaklar ise bilimsel görüşler (doktrin) ile yargısal kararlardan oluşur. Hakim önüne gelmiş olan bir anlaşmazlığı çözümlerken bu kaynaklara mutlaka başvurmak zorunda olmayıp, dilerse bunlardan faydalanabilir.
Hakkın Tanımı ve Türleri
Hakkın ne anlama geldiğini saptayabilmek ve tanımını yapabilmek
• Hak, hukuk düzeni tarafından kişilere tanınmış olan yetkilerdir. Her hak mutlaka bir hukuk kuralına dayandığı gibi, her hakkın mutlaka bir sahibi de vardır; sahipsiz hak olmaz. Hakkın türlerini ve bunlar arasındaki farklılıkları kavrayabilmek, hangi haklara sahip olduğumuzu ve bunları kimlere karşı ne şekilde ileri sürebileceğimizi
saptayabilmek ve bunlara örnekler türetebilmek.
• Haklar, doğdukları hukuk kuralına göre "kamu hakları" ve "özel haklar" şeklinde bir ayırıma uğrarlar. Kamu hakları, kamu hukukundan doğan haklardır. Kamu haklarını kendi aralarında "kişisel haklar", "sosyal ve ekonomik haklar" ve "siyasi haklar" olmak üzere üçe ayırırız. Özel haklar ise, özel hukuktan doğan haklar olup, mahiyetlerine, konularına, kullanılmalarına ve nihayet amaçlarına göre çeşitli türlere ayrılırlar. Bunlar içinde en önemli ayırım "mutlak haklar" "nisbi haklar" ayırımıdır. Mutlak haklar, herkese karşı ileri sürülebildikleri halde, nisbi haklar ancak belli bir kişiye veya kişilere karşı ileri sürülebilirler.
Hakkın Kazanılması, Kaybedilmesi, Kullanılması ve Korunması
Hakları doğuran olguların neler olduğunu, kişilerin hakları ne şekilde kazandıklarını ve hakların kazanılmasında iyiniyetin işlevini kavrayabilmek
• Hakkın kazanılması, bir hakkın bir kişiye bağlanmasını, bir hak ile bir kişi arasında bir bağlantı kurulmasını ifade eder. Bir hakkın bir kişiye bağlanmasıyla hukuki olay ya hukuki fiil ya da hukuki işlem yollarıyla gerçekleşir. Haklar biri aslen, diğeri devren olmak üzere başlıca iki türlü kazanılır. Bir hakkın aslen kazanılması demek, bir kimsenin o zamana kadar hiç kimseye ait olmayan bir hakkı kendi fiiliyle elde etmesi demektir. Bir hakkın devren kazanılması ise, bir kimsenin o hakkı o zamana kadar sahibi bulunan kişiden elde etmesi demektir. Hakkın kazanılmasında iyiniyetin de rolü vardır. İyiniyet, bir hak kazanılırken hakkın kazanılmasına engel olan bir hususun varlığı veya kazanma için gerekli bir unsurun yokluğu hakkında kişide mevcut, mazur görülebilen bir bilgisizlik veya yanlış bir bilgidir. Hakların kaybedilmesi ve hakların kaybedilmesine neden olan olguların nelerden ibaret bulunduğunu saptayabilmek ve bunları örneklendirebilmek
• Hakkın kaybedilmesi, bir hakkın sahibinden ayrılması, onun elinden çıkması demektir. Hakkın kazanılmasında olduğu gibi, kaybedilmesinde de hukuki olaylar, hukuki fiiller ve hukuki işlemler rol oynar. Kişilerin sahip olduğu hakları hangi sınırlar içinde ve ne şekilde kullanabileceklerini belirleyebilmek.
• Bir hakka sahip bulunan kimse, bu hakkını nasıl kullanacaktır? Anayasamız ve Medeni Kanunumuz bu konuda özel hükümler koymuşlardır. Ancak, bir hakkın nasıl kullanılması gerektiği yolunda Medeni Kanunumuz genel bir kural getirmiştir ki, bu kurala "dürüstlük kuralı" diyoruz. Dürüstlük kuralı, bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi, yani dürüst, namuslu, aklı başında, davranışının sonucunu bilen, orta zekalı her insanın benzer olaylarda izleyecek olduğu yolda hareket etmesi demektir. Bir hak, sahibi tarafından iyiye kullanıldığı sürece hukuk düzeni tarafından korunur. Hak sahibi hakkını kötüye kullanırsa, hukuk düzeni onu korumaz. Hakkın kötüye kullanılması demek, bir hakkın dürüstlük kurallarına apaçık derecede aykırı surette ve özellikle amacı dışında kullanılmış olması ve bundan da başkalarının zarar görmüş veya zarar görme tehlikesiyle karşılaşmış bulunmaları demektir. Kişilerin sahip oldukları hakları korumanın yollarını saptayabilmek
• Hakkın korunması modern hukuk sistemlerinde devlet eliyle olmaktadır. Hak sahibi hakkının devlet eliyle korunması için dava açar. İstisnai olarak haklar bazen bizzat sahipleri tarafından da korunur. Örneğin meşru müdafaa ve zaruret halinde durum böyledir. Hakkın korunmasında ispat sorunu da önem kazanır. Acaba bir davada iddiaları kim ispat edecektir? Buna "ispat yükü" denir. Medeni Kanunumuz aksi belirtilmedikçe taraflardan her birinin kendi iddiasını ispatla yükümlü olduğunu belirtmiştir. Ancak, iddiasını kanuni bir karineye dayandıran kimse ispat yükünden kurtulur.
Kişi, Kişi Türleri ve Gerçek Kişilerin Ehliyeti
Kişi ve kişilik kavramlarının tanımını yapabilmek
• Hukukta kişi terimi, haklara ve borçlara sahip olabilen, yani hakları ve borçları bulunabilen varlıkları ifade eder. Başka bir söyleyişle, hak sahibi, borç sahibi olabilen varlıklar hukuk açısından birer kişidir. Hukuk düzenince hangi varlıkların kişi olarak kabul edildiklerini kavrayabilmek
• Hukuk düzeni biri gerçek kişi, diğeri tüzel kişi olmak üzere iki türlü kişi kabul etmektedir. Gerçek kişiler sadece insanlardan ibarettir. Tüzel kişiler ise, belli bir amacı gerçekleştirmek üzere kurulmuş ve hukuk düzeninin aradığı koşullara sahip bulunan kişi toplulukları ile mal topluluklarıdır. Gerçek kişiliğin başlangıç anını saptayabilmek
• Gerçek kişilik, çocuğun sağ olarak tamamen doğduğu anda başlar; çocuk ölü doğarsa kişilik kazanamaz. Ancak, kendisine gebe kalınan ve doğumu beklenilmekte olan çocuk (cenin) da, sağ doğmak koşuluyla kendisine gebe kalındığı andan itibaren hak ve borç sahibi olabilir. Gerçek kişiliğe son veren durumları belirleyebilmek
• Gerçek kişilik biri ölüm, diğeri gaiplik olmak üzere iki halde sona erer. Gaipliğe, bir kimsenin ölüm tehlikesi içinde kaybolması veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamaması halinde, ilgilinin talebi üzerine mahkemece karar verilir. Hak ehliyetinin ne olduğunu ve bu ehliyete sahip olmanın koşullarını ortaya koyabilmek
• Hak ehliyeti, bir kimsenin hak ve borç sahibi olabilme, yani hakların ve borçların süjesi olabilme iktidarıdır. Hak ve borç sahibi olabilme iktidarına sahip bulunan varlıklar hukukta kişi sayıldıklarına göre hak ehliyeti ile kişi kavramları aynı anlama gelmektedir. Hak ehliyetinden hiçbir ayırım gözetilmeksizin herkes yararlanır. Haklara ve borçlara sahip olma ehliyeti bakımından kişiler arasında genellik ve eşitlik ilkesi geçerlidir. Fiil ehliyetinin ne olduğunu ve bu ehliyete sahip olmanın koşullarını ortaya koyabilmek
• Fiil ehliyeti ise, bir kimsenin, kendi fiilleriyle hak edinebilmesi ve borç altına girebilmesidir. Fiil ehliyetinin ikisi olumlu, biri olumsuz olmak üzere başlıca üç koşulu vardır ki, bunlar da ayırt etme gücüne sahip olmak, ergin olmak ve kısıtlı olmamaktır. Fiil ehliyetinin içeriğine, hukuki işlem ehliyeti, haksız fiillerden sorumlu olma ehliyeti ve dava ehliyeti girmektedir. Fiil ehliyeti açısından, gerçek kişilerin hukuki durumlarını ve fiil ehliyetinin koşullarının tam***** veya bir kısmına sahip olan kişilerin hukuki durumunu ortaya koyabilmek Fiil ehliyetine göre gerçek kişilerin hukuki durumu aynı değildir. Gerçekten, ayırt etme gücüne sahip ve ergin olan ve aynı zamanda kısıtlı da bulunmayan bir kişinin hukuki durumu ile ayırt etme gücüne sahip olmayan bir kişinin hukuki durumu birbirinden çok farklıdır. Öte yandan, ayırt etme gücüne sahip olmayan kişilerin hukuki durumu ile ayırt etme gücüne sahip olan fakat ergin olmayan veya kısıtlı bulunan kişilerin durumu da aynı değildir. Bu itibarladır ki, fiil ehliyetinin koşullarına sahip olup olmamaları veya bunlardan bazılarına sahip olup, bazılarına sahip olmamaları bakımından gerçek kişileri dört kategoriye (gruba) ayırmak mümkündür: tam ehliyetliler, sınırlı ehliyetliler, sınırlı ehliyetsizler ve tam ehliyetsizler.
Kişiliğin Korunması ve Tüzel Kişilik
Kişilik hakkı kavramının ne anlama geldiğini ortaya koyabilmek
• Kişilik hakları, bir kişinin maddi, manevi ve iktisadi bütünlüğü ve varlıkları üzerindeki mutlak haklardı r.O halde bir kimse, kişiliğine dahil olan unsurlara örneğin sağlığına, vücut tamlığına, şeref ve haysiyetine, sırlarına, ismine, resmine ve özgürlüklerine karşı hukuka aykırı saldırılarda bulunmaktan kaçınılmasını herkesten ister.Kişilik hakları kişiye bağlı hak olduklarından, başkalarına devredilemedikleri gibi, mirasçılara da geçmezler. Kişilik haklarının konusunu tespit edebilmek
• Kişilik hakları, bir kişinin "maddi", "manevi" ve "iktisadi" bütünlüğü üzerindeki mutlak haklarıdır. Kişilik haklarının konusunu üç noktada toplayabiliriz; "maddi bütünlük üzerindeki haklar", "manevi bütünlük üzerindeki haklar" ve "iktisadi bütünlük üzerindeki haklar". Hukuk düzenince kişiliğin içe karşı nasıl korunduğunu saptayabilmek
• Hukuk düzeni kişiliğin korunması için gerekli önlemleri almıştır.Kişilik içe ve dışa karşı olmak üzere iki türlü korunmaktadır. Kişiliğin içe karşı korunması demek, bir kişinin kişilik haklarının bizzat kendisine karşı korunması demektir.Bu da, kimsenin kısmen bile olsa hak ve fiil ehliyetlerinden vazgeçmesinin ve özgürlüklerini hukuka veya ahlâka aykırı biçimde kısıtlamasının önlenmesi şeklinde olmaktadır. Hukuk düzenince kişiliğin dışa karşı nasıl korunduğunu ve bunun için hangi hukuki yollara başvurulabildiğini saptayabilmek
• Kişiliğin dışa karşı korunması ise, kişilik haklarına başkaları tarafından yapılacak hukuka aykırı saldırılara karşı bir kimsenin çeşitli dâvalarla korunmasıdır.Bu dâvalar; tespit, saldırıya son verilmesi, önlemeve tazminat dâvalarıdır.Tazminat dâvaları da maddi ve manevi tazminat dâvaları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Tüzel kişilik kavramından ne anlamamız gerektiğini kavrayabilmek Hukuk düzeni, gerçek kişilerin yanında bir kişi türü olarak tüzel kişilere da yer vermiştir. Bazı hizmetlerin gerçek kişiler tarafından yürütülmesine imkan bulunamamış olması, tüzel kişilerin kabul edilmesi zorunluluğunu doğurmuştur. Tüzel kişilik, belli bir amacı gerçekleştirmek üzere bağımsız bir varlık halinde örgütlenmiş olup haklara ve borçlara sahip olma iktidarı hukuk düzenince tanınmış bulunan kişi ve mal topluluklarıdır. Tüzel kişilik türlerini belirleyebilmek
• Tüzel kişiler bünyeleri itibariyle "kişi topluluğu" ve "mal topluluğu" biçiminde olabilir. Tabi oldukları hukuka göre tüzel kişileri biri "özel hukuk tüzel kişileri", diğeri "kamu hukuku tüzel kişileri" olmak üzere ikiye ayırırız. Tüzel kişiliğin başlangıcını belirleyebilmek
• Tüzel kişilerin insanlar gibi fizyolojik varlığı olmadığından onların kişiliğinin başlangıç anını doğum gibi biyolojik bir olaya bağlamaya olanak yoktur. O halde, bu anın hukuk düzenince belirlenmesi bir zorunluluktur. Tüzel kişilerin hangi anda kişilik kazandıklarını tespit eden sistemler, "serbest kuruluş sistemi", "izin sistemi" ve "tescil sistemi" olmak üzere üçe ayrılır. Türk hukukunda bu sistemlerden birinin benimsemesi yoluna gidilmeyerek her üç sisteme de yer verilmiştir. Tüzel kişilerin sahip olduğu ehliyetleri kavrayabilmek
• Tüzel kişilerin da hak ve fiil ehliyetleri vardır. Tüzel kişilerin de hak ehliyeti olmasına karşın; cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış icabı sadece insanlara özgü medeni haklar pek tabii tüzel kişiler hakkında söz konusu olmaz. Aynı şekilde, fiil ehliyetinin koşulları, ayırt etme gücüne sahip olmak, ergin olmak ve kısıtlı olmamak, tüzel kişiler için geçerli değildir. Tüzel kişilerin hangi hallerde sona ereceğini ortaya koyabilmek
• Tüzel kişilerin sona ermesi, biri "infisah (dağılma)", diğeri "fesih (dağıtılma)" olmak üzere başlıca iki yoldan gerçekleşir.
Borç İlişkisi, Sorumluluk, Borcun Kaynakları
Borç sözcüğünün hangi anlamda kullanıldığını kavrayabilmek
• Borç deyiminin çeşitli anlamları vardır. Dar anlamda borç bir taraftan sadece para borcunu, diğer taraftan iki kişiden birinin diğerine karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu bir davranışı ifade eder. Geniş anlamda borç deyimi ise, alacaklı ve borçlu diye isimlendirilen iki taraf arasında mevcut bulunan hukuki bir bağı ifade eder ki, buna "borç ilişkisi" denir. Borç ilişkisinin tanımını verebilmek ve unsurlarını ortaya koyabilmek
• Borç ilişkisi, iki taraf arasında mevcut olan ve bunlardan birini (borçlu) diğerine (alacaklı) karşı belli bir davranış biçiminde (edim) bulunmakla yükümlü kılan hukuki bir bağdır. Borç ilişkisinin üç unsuru vardır: Alacaklı, borçlu ve edim. Alacaklı ve borçlu, borç ilişkisinin taraflarıdır. Edim, aralarındaki borç ilişkisi dolayısıyla alacaklının borçludan isteyebileceği, borçlunun da yerine getirmekle yükümlü bulunduğu bir davranış biçimidir. Edimin konusu; vermek,yapmak veya yapmamak olabilir. Edimin konusunun hukuka, ahlaka ve adaba aykırı olmaması ve imkansız bulunmaması gerekir. Borç ilişkisinde, borçlunun alacaklıya karşı yükümlülüğünü ve bu yükümlülüğün türlerini saptayabilmek
• Edimler, müspet edim-menfi edim; kişisel edim maddi edim; ani edim-sürekli edim ve nihayet bölünebilen edim bölünmez edim gibi ayırımlara uğrarlar. Sorumluluk, borçlunun edimini yerine getirmemesi halinde alacaklının borçlunun malvarlığına el koyabilme imkanı demektir. Sorumluluğun, kişi ile sorumluluk ve mal ile sorumluluk türleri vardır. Mal ile sorumluluk da sınırsız sorumluluk ve sınırlı sorumluluk biçiminde ikiye ayrılır. Sınırlı sorumluluk, belli mallarla veya belli miktarlarla sınırlandırılmış olabilir. Borç ilişkisinin doğmasına neden olan olguları belirleyebilmek, tanımını verebilmek, şartlarını tespit edebilmek ve örnekler türetebilmek • Borcun kaynakları deyimi, taraflar arasında bir borç ilişkisini doğuran olguları ifade eder. Bir borç ilişkisinin doğmasına sebep olan olgular başlıca üç tanedir: "hukuki işlemler", "haksız fiiller" ve "sebepsiz zenginleşme". Sözleşmenin tanımını verebilmek ve sözleşmenin meydana gelebilmesi için hangi unsurları kapsaması gerektiğini kavrayabilmek
• Sözleşme, iki tarafın bir hukuki sonucu elde etmek üzere iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun surette açıklamaları demektir. Bir sözleşmenin meydana gelebilmesi için iki irade açıklamasına ihtiyaç vardır. Bunlardan zaman bakımından önce yapılanına icap, sonra yapılan ve icaba olumlu bir cevap niteliğinde olanına ise, kabul denir. İcapta bulunan taraf (icapçı) kural olarak bu icabı ile bağlıdır. Fakat icapçı, kanunda belirlenen hallerde icabından dönebilir. Aynı şekilde, kabulcü de kabulü ile bağlı olmakla beraber, kanunda belirlenen hallerde bundan cayabilir. Kabul beyanı açık olabileceği gibi, örtülü de olabilir. Haksız fiilin tanımını verebilmek, taraflarını tespit edebilmek ve hükümlerinin neler olduğunu ortaya koyabilmek
• Haksız fiiller, hukuk düzeninin uygun bulmadığı zarar verici fiillerdir. Haksız fiil işlenince, fiili işleyen (fail) ile zarara uğrayan (mağdur) arasında bir borç ilişkisi doğar ve fail mağdurun uğramış olduğu zararı tazmin etme borcu altına girer. Sebepsiz zenginleşmenin tanımını verebilmek, şartlarını tespit edebilmek ve örnekler türetebilmek • Sebepsiz zenginleşme ise, bir kimsenin malvarlığının haklı bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin malvarlığı aleyhine çoğalması demektir. Sebepsiz zenginleşme sonucunda, zenginleşen ile fakirleşen arasında bir borç ilişkisi doğar ve zenginleşen taraf zenginleştiği miktarı fakirleşen tarafa geri verme borcu altına girmiş olur.
Sözleşmelerde Şekil ve Uygunsuzluk
Şekil, iradenin belli bir biçimde veya belli araçlar ile açıklanması demektir. şekil, kaynaklarına göre kanuni şekil ve iradi şekil, amaçlarına göre ise, geçerlilik şekli ve ispat şekli olmak üzere çeşitli türlere ayrılmaktadır. Kanuni şekil, bizzat kanun tarafından öngörülen şekildir. İradi şekil ise, kanunun şekle tabi tutmadığı bir sözleşmeyi tarafların kendi istekleri ile şekle tabi tutmalarıdır. Geçerlilik şekli, bir sözleşmenin geçerli olarak meydana gelebilmesi için uyulması gereken şekildir. İspat şekli ise, bir sözleşmenin varlığını ispat etmek üzere öngörülmüş olan şekildir. Geçerlilik şekli olarak, sözlü, yazılı ve resmi şekil türleri vardır. Yazılı şekil, tarafların el yazısı, daktilo veya diğer bir araç ile bir senet düzenleyerek altını imzalamalarıdır. Resmi şekil ise, hukuki işlemin yetkili resmi bir makam önünde yapılmasını ifade eder ki, bizim hukukumuzda resmi makam, noterler ile tapu memurlarıdır. Bir hukuki işlem şekle uyulmadan yapılırsa geçerli olmaz. İrade ile irade açıklaması arasında uygunsuzluk ya bilerek ve istenerek yaratılır-ki buna muvazaa denir- veya istenmeyerek gelebilir ki buna da irade bozukluğu adı verilir-. Muvazaanın mutlak muvazaa ve nisbi muvazaa olmak üzere iki türü vardır. İrade bozukluğunu doğuran durumlar ise; hata, hile ve ikrah (korkutma) olmak üzere üç tanedir. İradesi hata, hile veya tehdit yoluyla bozulan taraf, yaptığı sözleşme ile bağlı olmadığını bir yıl içinde karşı tarafa bildirebilir; bildirmez ise sözleşme geçerli hale gelir.
Temsil
• Temsil, bir hukuki işlemin bir kimsenin adına ve hesabına bir başkası tarafından yapılmasıdır. Temsil ilişkisinde daima üç kişi vardır; Temsilci, temsil olunan ve üçüncü kişi. Temsil türlerini sıralayabilmek, bunları birbirleriyle karşılaştırabilmek, farklılıklarını ayırt edebilmek ve bunlara örnekler türetebilmek
• Temsilin dolaylı temsil-dorudan doğruya temsil ve yetkili temsil-yetkisiz temsil türleri vardır. Dolaylı temsilde, kendisine yetki verilmiş olan temsilci hukuki işlemi yaparken bunu başkasının adına ve hesabına yapmakta olduğunu karşısındaki üçüncü kişiye söylemez. Bu tür temsilde temsilci hukuki işlemi başkası hesabına kendi adına yaptığı içindir ki, bu işlemden doğan hak ve borçlar da kendisine ait olur.
• Doğrudan doğruya temsilde ise, kendisine yetki verilmiş olan temsilcinin yapmış olduğu hukuki işlemin hüküm ve sonuçları işlemin yapıldığı andan itibaren doğrudan doğruya temsil olunana ait olur. Doğrudan doğruya temsilin söz konusu olabilmesi için, temsilcinin temsil yetkisine sahip olması ve temsil olunan adına ve hesabına hareket etmesi gerekir. Temsil yetkisi, ya doğrudan doğruya kanundan veya temsil olunanın iradesinden doğabilir. Temsil yetkisi temsil olunan tarafından şekle tâbi olmadan tek taraşı bir irade açıklaması ile verilebilir. Temsil yetkisi özel ve genel yetki niteliğinde olabilir.
• Yetkisiz temsil, bir kimsenin gerekli olan yetkiye sahip olmaksızın bir başkasının adına ve hesabına hukuki işlemler yapması demektir. Bu işlemlerden doğan hak ve borçlar temsil olunanı bağlamaz, yani temsil olunana ait olmaz, temsil olunana ait olabilmesi için onun tarafından onaylanması gerekir.
Borcun İfası, İfa Edilmemesi ve Sona Ermesi
İfa kavramını tanımlamak; borcun türlerine göre ifa edilmesi gereken yeri belirlemek
• İfa, borç ilişkisinin konusu olan edimin borçlu tarafından alacaklıya karşı yerine getirilmesi ve böylece borcun sona erdirilmesidir. Böylece borçlu borcundan kurtulmakta, alacaklı alacağını almakta ve sonuçta taraflar arasındaki borç ilişkisi de ortadan kalkmaktadır. İfa, her borç ilişkisinin amacıdır. İfanın sonuç doğurabilmesi için, borçlunun üstlenmiş
olduğu edimi belirlenen yer ve zamanda yerine getirmiş olması gerekir. İfa yeri, borcun ifa edilmesi gereken yerdir. İfa yerini taraflar kendi aralarında serbestçe belirleyebilirler. Taraflar ifa yerini kendi aralarında belirlememişlerse, para borcu ödeme zamanında alacaklının yerleşim yerinde (ikametgahında), belli bir şeyin teslimi borcu sözleşme yapılırken o şeyin bulunduğu yerde, diğer borçlar ise borçlunun yerleşim yerinde (ikametgahında) yerine getirilirler.
İfa zamanı, borcun ifa edilmesi gereken andır. Borçlunun edimini yerine getirmekle yükümlü olduğu, alacaklının ise edimin yerine getirilmesini istemeye hakkı olduğu bu ana muacceliyet denir. Kural olarak her borç, doğduğu anda muaccel olur. Borcun ifa edilmemesi kavramını tanımlamak; borcun ifa edilmemesinin sonuçlarını kavramak
• Borcun ifa edilmemesi (ademi ifa), borçlunun üstlenmiş olduğu edimi hiç veya gereği gibi yerine getirmemesi demektir. Borcun ifa edilmemesinin çeşitli sonuçları vardır. Alacaklı, ifa etmeme halinin niteliğine göre çeşitli yollara başvurma olanağına
sahiptir. Borçlunun temerrüdünü kavramak; şartlarını ve sonuçlarını belirlemek Borçlunun temerrüdü (direnimi), borcun ifa edilmemesi hallerinden biridir. Borcun ifa edilmemesi iki biçimde ortaya çıkabilir. Borçlu edimi kendi kusuruyla imkansız hale getirdiği için ifada bulunamaz ki buna kusurlu imkansızlık denir. İkinci olarak, borçlu ifası halen mümkün olmasına karşın muaccel olan borcunu alacaklının ihtarına karşın zamanında yerine getirmemektedir ki, buna da "borçlunun temerrüdü (direnmesi)" denir. Borcun genel olarak sona ermesini saptayabilmek
• Borcun sona ermesi deyimi bir taraftan borç ilişkisinin ortadan kalkmasını, diğer taraftan iki taraf arasında kurulmuş borç ilişkisinden doğmuş olan tek bir borcun sona ermesini ifade etmektedir. Kural olarak asıl borcun sona ermesi halinde, buna
bağlı olan faiz ve cezai şart gibi yan borçlar da sona erer. Borcu sona erdiren sebeplerin başında ifa gelir. Bunun yanında yenileme, birleşme, kusursuz imkansızlık, takas, zamanaşımı ve ibra da borcu sona erdiren sebeplerdir.
Takas kavramını tanımlamak; türlerini, şartlarını ve hükümlerini kavramak
• Takas, bir borcun bir karşı alacağın feda edilmesi suretiyle sona erdirilmesidir. Takasın söz konusu olabilmesi için, borçların karşılıklı, benzer ve muaccel olması ve taraşardan birinin takas açıklamasında bulunması gerekir. Borçların takas yoluyla ortadan kaldırılabilmesi için, karşı tarafın bunu kabul etmesi gerekmemekle beraber, bazı borçların takas edilebilmesi için karşı tarafın da rızası gerekir. Takasın hükümleri kesindir, taraşarın anlaşmasıyla ortadan kaldırılamaz. Zamanaşımı kavramını tanımlamak, şartlarını tespit edebilmek ve hükümlerini belirlemek
• Borcu sona erdiren sebeplerden biri de zamanaşımıdır. Zamanaşımı, kanun tarafından belirlenmiş şartlar altında ve belli süre içinde alacaklının hareketsiz
kalması sonucu alacağın ifasını isteme yetkisinin sona ermesidir. Bir borcun zamanaşımına uğraması için, borcun muaccel olması, kanunun belirlediği sürenin geçmiş olması, zamanaşımının durmamış ve kesilmemiş bulunması gerekir. Kanunlarda çeşitli zamanaşımı süreleri öngörülmüştür. Genel zamanaşımı süresi on yıldır. Zamanaşımına uğramış olan borç ortadan kalkmaz ancak, dava yoluyla isteme yetkisi sona erer; bu borca eksik borç denir.
Sözleşme Türleri II Vekalet Sözleşmesi, Kefalet Sözleşmesi, Finansal Kiralama Sözleşmesi, Franchise Sözleşmesi, Factoring Sözleşmesi
Vekalet Sözleşmesinin tanımını verebilmek, Vekalet sözleşmesinin taraflarını ve bunların yükümlülüklerini kavrayabilmek, Sözleşmenin sona erme nedenlerini saptayabilmek Vekalet sözleşmesiyle vekil, vekalet verene karşı bir işin idaresini veya bir hizmetin görülmesini üstlenir. Vekalet sözleşmesi ücretli olabileceği gibi ücretsiz de olabilir. Vekil kural olarak üstlendiği işi bizzat yapmak zorundadır, başkasına yaptıramaz. Ancak kanunda belirlenen ayrık durumlarda, o işi başkasına yaptırabilir. Vekalet sözleşmesi, diğer sözleşmeler gibi normal sona erme sebepleriyle ortadan kalkabilir. Ayrıca vekalet sözleşmesine özgü sona erme sebebi olan azil veya istifa sebebiyle de vekalet sözleşmesi sona erebilir. İstifa, vekilin tek taraşı irade açıklaması ile sözleşmeyi sona erdirmesidir. Azil ise, vekalet verenin tek taraşı irade açıklaması ile vekilin görevine son vermesidir. Kefalet Sözleşmesinin tanımını verebilmek, Kefalet sözleşmesinin taraflarını ve bunların yükümlülüklerini kavrayabilmek, Sözleşmenin sona erme nedenlerini saptayabilmek Kefalet, teminat (güvence) amacını güden sözleş melerdendir.
Kefalet sözleşmesiyle kefil borçlunun borcunu ifa etmemesi halinde bundan şahsen sorumlu olmayı alacaklıya taahhüt eder. Kefalet borcu ancak geçerli bir asli borcun mevcudiyeti halinde hüküm ifade ettiğinden "fer’i" borçtur. Kefalet borcu aynı zamanda "tali" bir borçtur; zira önce asıl borçlunun takip edilmesi ve borç asıl borçlu tarafından ödenmezse ondan sonra kefile başvurulması gerekir. Kefalet sözleşmesinin geçerli olarak doğabilmesi için, geçerli bir asli borcun mevcut olması, kefilin ehliyeti, sözleşmenin yazılı olarak yapılması ve kefilin sorumlu olacağı tutarın belirtilmiş bulunması gerekir. Kefil asıl borçlu ile birlikte, borçlunun kusur veya temerrüdünün kanuni sonuçlarından, dava ve takip masraflarından ve faizlerden sorumludur. Finansal kiralama sözleşmesinin tanımını verebilmek, finansal kiralama sözleşmesinin taraflarını ve bunların yükümlülüklerini kavrayabilmek, sözleşmenin sona erme nedenlerini saptayabilmek
Finansal kiralama sözleşmesinin esası, malın mülkiyet hakkı ile ekonomik olarak işe yararlılığının birbirinden ayrılması, malın hukuki sahibi ile ekonomik sahibinin farklı kişiler olmasıdır. Finansal kiralama sözleşmesi kiralayanın, kiracının istemi ve seçimi üzerine üçüncü kişiden satın aldığı veya başka şekilde sağladığı malın zilyetliğini, her türlü faydayı sağlamak üzere ve belli bir süre feshetmemek şartı ile bedeli karşılığında, kiracıya bırakmayı öngördüğü bir sözleşmedir. Finansal kiralama sözleşmesinin esaslı unsurları; finansal kiralama konusu mal, finansal kiralama bedeli, feshedilmezlik süresi ve taraflar arasındaki anlaşmadır. Kiracının temel borcu, kiralama bedelini ödemek, kiralayanın temel borcu ise, sözleşme konusu malı satın alarak veya başka şekilde sağlayarak zilyetli ğini kiracıya bırakmaktır. Finansal kiralama sözleşmesi, süreli ise kendiliğinden sona erebileceği gibi, taraflardan birinin feshi ve sözleşmeden dönmesi gibi nedenlerle sona erer. Franchise sözleşmesinin tanımını verebilmek, franchise sözleşmesinin taraflarını ve bunların yükümlülüklerini kavrayabilmek, Sözleşmenin sona erme nedenlerini saptayabilmek Franchising, bir kimsenin, başkasının ilke ve buyruklarına uyarak ve bir bedel karşılığında onun ürününü ya da hizmetini değerlendirerek pazarlama imtiyazı sağlamasıdır. Franchise verenin borçları, malları franchise alana kullandırma ve franchise alanı desteklemektir. Franchise alanın borçları ise; mal ya da hizmetin sürümünü yapmak ve artırmak, kendisine sunulan maddi olmayan malları kullanmak, işletme pazarlama ilkelerine uymak ve ücret ödemektir. Franchise sözleşmesi, sürenin sona ermesi, olağan fesih, olağanüstü fesih, taraflardan birinin ölümü, işası ve ehliyetini kaybetmesi hallerinde sona erer. Factoring sözleşmesinin tanımını verebilmek, factoring sözleşmesinin taraflarını ve bunların yükümlülüklerini kavrayabilmek, sözleşmenin sona erme nedenlerini saptayabilmek Factoring, müşterinin üçüncü kişilerden olan alacaklarının, factoring şirketi tarafından bedeli peşin ödenerek satın alınmasıdır. Mal ve hizmet satışı yapan bir ticari işletmenin vadeli alacaklarının factor denilen bir mali kuruluş tarafından, alacaklıya başvuru hakkı olmaksızın satın alındığı finansal hizmettir. Verilen tanımdan da anlaşılacağı gibi factoring işleminde üç ilgili taraf bulunmaktadır:Müşterinin alacaklarını, karşılığını peşin olarak ödeyerek devir ve satın alan şirket (factor), alacaklarını factoring şirketine devreden işletme (satıcı) ve müşterinin alacaklı olduğu işletme ya da kişi (borçlu)
Yargı
Genel Olarak yargı kavramının ne anlama geldiğini kavrayabilmek, yargı türlerini saptayabilmek Yargı yetkisi, Anayasamızdaki "yasama" ve "yürütme" yetkilerinin yanında yer alan üçüncü yetkidir. Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. Maddi anlamda yargı demek, hukuk kurallarının bağımsız mahkemeler tarafından belli bir olaya uygulanması faaliyeti demektir. Ülkemizdeki yargı türlerini, "Anayasa yargısı", "İdari yargı", "Askeri yargı" ve "Adli yargı" (Adalet yargısı) biçiminde bir ayırıma tabi tutarız. Anayasa yargısı kavramının tanımını verebilmek, Anayasa Mahkemesi’nin kuruluşunu, görevlerini belirleyebilmek ve Anayasaya uygunluğun denetim yollarını saptayabilmek Anayasa yargısı, Anayasa Mahkemesinin bu sıfatla baktığı işler ile Yüce Divan sıfatıyla gördüğü işlerdeki faaliyetleri kapsayan yargı türü veya koludur. Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün esas ve şekil bakımından, Anayasa değişikliklerinin sadece şekil bakımından Anayasaya uygunluğunu denetlediği gibi, Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu üyeleri ile yüksek yargı organlarının başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılayan bir yüksek yargı organıdır. İdari yargı kavramının tanımını verebilmek, idari yargı yerlerinin hangileri olduğunu ve bunların görevlerini saptayabilmek İdari yargı ise, idari makamların idare hukuku alanındaki faaliyetleri dolayısıyla ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümlenmesini konu alan bir yargı türü veya koludur. İdari yargıyı, "Genel İdari Yargı" ve "Askeri İdari Yargı" olmak üzere ikiye ayırırız Genel İdari Yargı alanında, idare mahkemeleri, vergi mahkemeleri ve bölge idare mahkemelerinin yanında bir yüksek idare mahkemesi olan Danıştay yer alır. Danıştay, idari mahkemelerce verilen ve kanunun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme yeridir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar. Askeri yargı kavramını tanımlayabilmek, askeri yargı türlerini belirleyebilmek ve bunların görevlerini saptayabilmek Askeri yargı, askeri mahkemelerin askeri ceza hukuku alanındaki yargısal faaliyetleri ile asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin bulunan idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların çözümlenmesindeki yargısal faaliyetler olarak tanımlanabilir. Askeri yargı, askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Askeri yargının, "Askeri ceza yargısı" ve "askeri idari yargı" olmak üzere iki türü vardır. Askeri ceza yargısı, askeri mahkemelerin askeri ceza hukuku alanındaki yargısal faaliyetleridir. İlk derece (hüküm) mahkemeleri olan askeri mahkemeler ve disiplin mahkemelerinin yanında kontrol mahkemesi olarak Askeri Yargıtay, askeri mahkemelerden verilen karar ve hükümlerin temyiz yoluyla son inceleme yeri olduğu kadar, belli davalara ilk ve son derece mahkemesi olarak da bakan bir yargı organıdır.
Askeri idari yargıda yargısal faaliyetleri yürüten yargı yeri, Askeri Yüksek İdare Mahkemesidir. Adli yargı kavramının tanımını verebilmek, adli yargı türlerini belirleyebilmek ve bunların görevlerini saptayabilmek Adli yargı, diğer yargı türleri dışında kalan yargısal faaliyetleri, yani adliye mahkemeleri tarafından yürütülmekte olan yargısal faaliyetleri kapsayan yargı türüdür. Adli yargının "ceza yargısı" ve "medeni yargı" olmak üzere iki türü vardır. Ceza yargısı, ceza mahkemelerinin ceza hukuku alanındaki yargısal faaliyetlerini; medeni yargı ise, hukuk mahkemelerinin özel hukuk alanındaki yargısal faaliyetlerini kapsar. Ceza yargısındaki ilk derece (hüküm) mahkemeleri, sulh ceza, asliye ceza ve ağır ceza mahkemeleri; medeni yargıdaki ilk derece (hüküm) mahkemeleri ise, sulh hukuk ve asliye hukuk (ve asliye ticaret) mahkemeleridir. Adli yargıda yüksek mahkeme Yargıtaydır. Yargıtay, adliye mahkemeleri tarafından verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercii olduğu kadar, belli davalara ilk ve son derece mahkemesi olarak bakan bir yargı organıdır. | |
| | | Su-Perisi Özel Üye
Mesaj Sayısı : 1200 Başarı Puanı : 3436 Rep Puanı : 1 Kayıt tarihi : 19/05/09 Nerden : Dünya İş/Hobiler : Öğrençi
| Konu: Geri: Açık öğretim fakültesi dersleri, ders notları C.tesi Ekim 16, 2010 10:39 am | |
| Davraniş Bilimlerine Giriş Ders Notlari
Sosyolojiye Giriş ve Yöntem
Bir disiplin olan sosyoloji'yi tanımlamak.
• Sosyoloji insan ilişkileri konusunda çalışan ve bu ilişkileri inceleyen bir disiplindir. Sosyolojinin en önemli ayırıcı özelliği, onun bir bilim olmasıdır. Ancak sosyolojik incelemelerin hedefi insanlar arasındaki sosyal ilişkilerin yapısı üzerindedir. Toplumsal yaşamdaki yerini tartışabilecek; temel ilgi odağını, grup ilişkilerindeki önemini ve amacını açıklamak.
• Sosyoloji daha kısa bir biçimde, insan grubunu odak alır ve insanın grup içerisindeki davranışlarını inceler. Sosyologlar da toplumsal kurumlar ve insan ilişkileri üzerinde çalışan bilim adamlarıdır. Sosyoloji sadece normal davranışı değil, toplum içerisinde görülen anormal insan davranışlarını da inceler. Örneğin, sapkın bir davranış biçimi olan suçluluk, cürüm gibi. Ancak sosyolojinin konuya yaklaşım biçimi farklıdır. Sosyologlar (toplum bilimciler) suçluya değil, suçluluk konusuna eğilirler ve toplumsal şartların suç üzerindeki etkisini araştırırlar. Sosyologlar birbirinden izole olan insanlar üzerinde değil, birbirleriyle etkileşen diğer bir deyimle sosyal bir ortamda yaşayan insan gruplarıyla ilgili olarak çalışırlar. Bu nedenle ilgi sahası birey değil gruplardır. Sosyoloji on dokuzuncu yüzyılın başında bilimsel
yöntemin toplumsal olayları incelemede kullanılmaya başlanmasıyla bilimsel bir niteliğe kavuşmuştur. Bilimsel bilgi üretmede, belirli kurallara uyulması, belirli aşamalar takip edilmesi, bilgiyi kullanmada ve yorumlamada kolaylıklar sağlar ve başkalarının da kullanımına açar. Sosyolojinin alt dallarını tanımak.
• Sosyolojinin ilgi alanına giren konuya yaklaşım biçimi, onu diğer disiplinlerden ayrı kılar. Çünkü sosyologlar konuya, sahip oldukları değer ve önyargılardan arınarak olayların ve koşulların etkisinde kalmadan, objektif olarak bakarlar. Olaylar arasındaki neden ve sonuç ilişkilerini görmeye, anlamaya ve kuramlara ulaşmaya çabalarlar. Sosyolojinin üniversitelerde okutulan ve her biri ayrı bir ilgi sahasını oluşturan birçok alt dalı vardır. Bunlar arasında bilgi, ekonomik, sanayi, kent, köy, din, endüstri, hukuk ve siyaset sosyolojisi en yaygı n olanlarıdır. Bütün bilimler gibi toplumbilim de (sosyoloji de) araştırma ve değerlendirme teknikleriyle kavram ve kuramlar arasındaki yakın etkileşimle kendini yenileyerek gelişmektedir. Bu gelişme yakın zamanlarda ve hızlı bir gelişme temposuyla ortaya çıkan ve diğer bilimler arasındaki yerini almaya çalışan toplumbilimde de açıktır.
Sosyolojinin kullandığı yöntem ve bilimsel araştırmada takip edilmesi gerekli aşamaları tanımak ve örneklerle tartışabilmek. insan ilişkilerini inceleyen bir disiplin olarak sosyoloji de geniş uygulama sahasıyla, bu bilimsel yöntemi kullanmaktadır. Sosyoloji bu yöntemi, deney, gözlem ve saha araştırması teknikleriyle birlikte kuramlar geliştirmek, bilgi toplamak ve insan sistemini anlamak amacıyla kullanmaktadır. İnsanlar içinde bulundukları çevreyi tanımak ve meraklarını gidermek amacıyla araştırma yaparlar. Bilim, dünyadaki olayların niçinlerini bulmak amacıyla bilgi elde etme ve biriktirme yoludur.
Bilim birbiriyle ilgili iki çalışmayı içerir. Bunlar;
• Bilgiyi biriktirmek,
• Veri toplamaktır.
Bu iki çalışma bilimde kuram ve yöntem olarak adlandırılır. Kuramlar ilişkili oldukları konularda her zaman aynı biçimde ortaya çıkan gerçeklerdir. Kuramlar olayları daha iyi anlamamıza yardımcı olurlar ve niçin sorusunun açıklığa kavuşmasına yardımcı olurlar. Kuramın üç temel parçası vardır: Bunlar; önermeler, kavramlar ve tanımlardır. Önermeler, olaylar arasındaki ilişkileri ortaya koyarlar. Kavramlar ise, toplumsal olay ve olgularda karşılaşılan ortak bir niteliği ifade ederler. Kavramlar, tanımlar yoluyla üretilir. Eğer kavramlar açık bir biçimde tanımlanmazlarsa herkes tarafından farklı anlaşılırlar. Kuramları sınamak için bilimsel yöntemler geliştirilmiştir. Yöntem, kuramın tersine nasıl sorusuna cevap verir. Nesnel gerçeği en çok ve en iyi yansıtmayı amaçlayan her bilim, bilimsel yöntemi uygulamak
zorundadır.
Bilimsel yöntem birkaç aşamalı bir gelişim gösterir. Bu aşamalar:
• Araştırılması gereken sorunu ortaya koymak.
• Hipotez ve önermeleri formüle etmek.
• Araştırma planı ya da veri toplama tekniği geliştirmek.
• Verilerin analiz ve özetini yaparak hipotezin mümkün olabilirliğini göstermek.
• Hipotezin doğrulanması, yeniden formüle edilmesi veya yeniden gözden geçirilmesidir.
• Her bilimsel disiplinin araştırma yöntem ve teknikleri birbirinden farklıdır.
Sosyologlar araştırmalarda üç farklı teknik kullanırlar. Bunlar:
• Deney,
• Gözlem
• Saha araştırmasıdır. Sosyolojinin Ortaya Çıkışı ve Kuramsal Yaklaşımlar
İlk ve ortaçağdaki toplumsal düşüncenin temellerini incelemek. insanlar toplum olarak bir arada yaşamaya başladıklarından itibaren, içinde yaşadıkları düzeni anlamaya çalışmış ve çeşitli fikirler ileri sürmüşlerdir. Toplumsal düşünce ilk defa filozofların felsefe sistemlerinde yer almıştır. ilk çağda düşünürler Sokrat'tan önceki ve sonrakiler diye ikiye ayrılır. Sokrat'dan önce sofislere rastlıyoruz. Sokrat'tan sonra önemli iki bilgin Platon ve Aristo'dur. Platon'a göre birey içinde yaşadığı devletin karakterini taşır. Aristo, Platon'a göre daha gerçekçidir. Hristiyan düşünürler Rönesans ve Reform'a değin mistik ve skolastik dünya görüşü altında büyük bir ilerleme sağlamazken, islam dünyasında olumlu düşünce sistemlerini görüyoruz. Bu çağlarda toplumla ilgilenen düşünürler arasında ibn-i Rüşd, Gazzali, Farabi ve ibni Haldun en önemlileridir. Özellikle ibn-i Haldun'un Mukadimesi bir sosyoloji kitabı niteliğindedir.
Sosyolojinin bir bilim dalı olarak ortaya çıkmasında rol oynayan etkenleri açıklamak. Sosyolojinin ortaya çıkışında iki önemli toplumsal olgu yer alır. Bunlar: Endüstri Devrimi ve Fransız Devrimi'dir. Tarihe hiçbir değişme Endüstri Devrimi kadar uzun dönemli, etkili ve çarpıcı olmamıştır. Bu olgunun dışında doğa bilimlerindeki gelişmeler, bilimsel yöntemin kullanılışı ve yeni kıtaların keşfi de sosyolojik düşüncenin gelişiminde önemli bir yer tutar. İlk sosyologların toplum konusundaki düşüncelerini ve sosyolojinin üç temel yaklaşımı olan fonksiyonalist, çatışma ve etkileşimcilik yaklaşımlarını açıklamak. Sosyolojinin kurucuları arasında, adını koyan Auguste Comte'dur. Zamanın en özgün düşünürü olan Comte, doğa bilimlerinde kullanılan bilimsel yöntemin toplumsal olayları incelemede de kullanılabileceğini savunur. Daha sonra Herbert Spencer, biyolojik yaklaşımın kurucularındandır. Spencer, toplumu canlı bir organizmaya benzeterek incelemek ister. Karl Marx ise çatışma kuramının kurucusudur.
Düşüncelerinde bir diğer Alman düşünür olan Hegel'in etkisindedir. Marx'a göre toplumbilimcilerin görevi dünyayı açıklamak de¤il, değiştirmektir. Her şeyin birbiriyle çatışma içinde olduğunu savunan Marx, kuramını sınıf çatışması ile destekler. Sosyolojinin bilimsel alanda gelişmesinde önemli bir kişi de Fransız Emile Durkheim'dir. Durkheim, toplumsal gerçeğin temelini toplumsal bilinçte görür. Durkheim'in bir diğer ilgi alanı toplumsal işbölümü ve sonuçlarıdır. Modern bir Alman düşünürü ise Max Weber'dir. Weber, sosyolojide anlama üzerinde durarak, ideal tip ve tarihi analiz tekniklerini geliştirmiştir. Sosyolojide tarihsel gelişim içinde üç yaklaşım söz konusudur.
Bunlar;
• Fonksiyonalist yaklaşım,
• Çatışma yaklaşımı
• Etkileşimcilik yaklaşımıdır.
Sosyolojide yeni yaklaşımlardan sosyal alışveriş kuramı ve feminist kuramı tartışmaları ile inceleyebileceksiniz. İki modern kuram, Sosyal Alışveriş Kuramı ve Feminist kuramlar da giderek popüler hale gelen ve tartışılan kuramlar arasında yer almaktadır. Bu kuramlardan sosyal alışveriş kuramı, genelde ekonomistlerin, antropologların ve psikologların fikirlerine dayalıdır. Kuram, insan etkileşiminin ödül ve cezalara dayalı olarak gerçekleşen bir alışveriş ile oluştuğunu ileri sürer. Kuramda sözü edilen değişim kavramı toplumsal bir değişimden çok karşılıklı bir alışverişi ifade eden bir nitelik taşır. Bu nedenle kurama sosyal alışveriş kuramı da denilmektedir. Feminist kuram kadının odak olarak alındığı bir perspektiften bakarak toplumsal yaşamı ve buradaki farklı sistem ve fikirleri irdelemektedir. Feminist kuram kadını temel obje veya ilgi odağı olarak görür ve inceler. Feminist kuram, liberal, sosyalist ve radikal olmak üzere temel yaklaşıma sahiptir.
Toplum ve Toplumsal Yapı
Toplum kavramını; onu oluşturan koşulları dikkate alarak tanımlamak. Toplum ve birey birbirinin ayrılmaz birer parçasıdırlar. En geniş anlamda toplum insanları etkileyen ilişkiler bütünüdür. Ancak bir toplumdan söz edebilmek için belirli şartlar gerekir. Bunlar ortak bir toprak, politik bir otoriteye uyum ve paylaşılan bir kültürdür. Toplumsal yapı ve bu yapıyı oluşturan parçalar olan kültür, toplumsal sınıf, statü, rol, kurum ve grupları açıklamak. Her organizmanın bir yapısı olduğu gibi toplumların da bir yapısı vardır. Bu yapı birbirleriyle ilişkili bir takım parçaların bütünüdür. Toplumsal yapı, bir toplumdaki organize olmuş toplumsal ilişkilerin bir bütünüdür. Toplumsal yapıyı oluşturan parçalar altı tanedir. Bunlar; Kültür, Toplumsal Sınıf, Statü, Rol, Grup ve Kurumlardır. Statü, bireyin toplum içindeki pozisyonudur. Edinilmiş ve kazanılmış olarak iki biçimde yer alır. Rol ise bir toplum içindeki insanların belirli bir biçimde oynadıkları oyundur. Her rolün bireyden bazı beklentileri vardır.Grup, belirli sayıdaki insanların etkileşimleri sonucu ortaya çıkan bir birleşmedir. En yaygın olarak birincil ve ikincil biçimde ikiye ayrılır. Toplumsal kurum ise toplumun temel değerlerinin korunması amacıyla zorunlu sayılan nispeten sürekli kurallar topluluğudur. Toplumsal düzeni sağlayan kurumlar dokuz tanedir. Bunlar: Aile, Ekonomi, Eğitim, Din,Politik, Hukuk, Tıp, Bilim ve Askeri kurumlardır.İnsanoğlunun tarihi gelişimiyle oluşan toplum türlerinin temel özelliklerini açıklayarak tartışabileceksiniz. İnsanoğlunun tarihsel gelişiminde beş yaygın toplum biçimi gözlemlenmiştir.
Bunlar;
• Avcılık ve toplayıcılık toplumları,
• Çobanlıkla geçinen göçebe toplumlar,
• İlkel tarım toplumları (tarım öncesi toplumlar),
• Tarım toplumları ve
• Endüstriyel toplumlardır.
Kültür
Toplum ve insan bilimleri için temel bir kavram olan kültürü ve temel özelliklerini, kültürel farklılıklar ve kültürel birleşme kavramlarını tanımlamak.
• İnsanoğlu gelişmiş beyin yapısı sayesinde yaşamda canlı kalıp bir kültür yaratabilir. Kültür, bir toplumda yaşayan insanların bütün öğrendikleri ve paylaştıklarını kapsayan bir kavramdır. Davranış bilimlerinin incelediği hemen her şey bir kültür tarafından biçimlendirilir. Zamanla kültürün koyduğu kurallar bizim bir parçamız haline gelir. Toplum, Dil ve kültür ilişkisini açıklamak.
• Kültür, insanların kullandıkları bir dil sayesinde yayılır ve insanlar arasındaki etkileşimler sonucu doğup gelişir. Her toplumun farklı düşünce inanç ve değer sistemleri vardır. Her düşünce kalıbı yaşadığı kültür içinde önemlidir ve geçerliliği vardır. Kültürün bir diğer özelliği de öğrenilen davranışlardan
oluşmasıdır. Her toplumun kültürü, maddi ve manevi olmak üzere iki tür öğeden oluşur. Kültür ve toplum birbirinden ayrılmaz bir bütünü içerirler. Toplum kültür olmadan var olamayacağı gibi; kültür de kendisini koruyan ve geliştiren bir toplum olmadan varlığını sürdüremez. Kültür dil sayesinde korunur ve gelecek nesillere aktarılır. Kültür kalıtımla babadan oğula geçmez ve her toplumun kültürü kendine özgüdür. Kültürü oluşturan parçaların
herhangi bir biçimde birbirlerine bağlanmasına kültürel birleşme denir.
• Kültür, norm ve değerlerle bir anlam kazanır. Normlar, o kültür içinde anlamlıdırlar. Kültürü oluşturan temel parçalardan değerler ve normu tanımlamak. yaptırımı olan yerleşik davranış kurallarıdır. Değer ise hangi toplumsal davranışların iyi, doğru ve istendik olduğunu belirten paylaşılan ölçüt veya fikirlerdir.Değerler böylece kültürel yaşantımıza rehberlik ederler.
Kültür kendi içinde popüler ve fakirlik kültürü, gerçek ve ideal kültür, yüksek ve yaygın kültür, alt kültür ve karşıt kültür olarak ayrılır. Popüler kültür yaşadığımız günlük hayattır. Fakirlik kültürü ise Oscar Lewis'in "fakirlerin sahip olduğu değerlerin, ekonomik yönden başarılı kişilerin değerlerinde farklı olduğuna" yönelik tezine dayanmaktadır. İdeal kültür toplumu bir arada tutan norm ve değerlerin sadece kurallarda geçerli olması iken gerçek kültür ise bunların günlük yaşamdaki uygulanış veya bulunuş biçimidir. Toplum içinde özel bir yaşam biçimi, zevkleri, alışkanlıkları olan küçük bir elit grubun sahip olduğu kültür yüksek kültür olarak tanımlanırken, büyük halk kitlelerinin benimsediği yaşam biçimi, zevkler, farklı değerler yer aldığı kültür yaygın kültürü oluşturur. Diğer yandan toplumun temel kültürel değerlerini paylaşan ancak bunun dışında kendini diğer gruplardan ayıran değer, norm ve yaşam biçimleri olan grupların oluşturduğu kültür alt kültür olarak tanımlanmaktadır. Yine bir alt kültür olarak değerlendirilen karşıt kültür değer, norm ve yaşam biçimleri açısından içinden yaşanılan kültüre ters düşen tutum ve davranışları içermektedir. Etnosentrizm ve kültürel relativizm kavramlarını tanımlayarak; her iki görüşün olumlu ve olumsuz
yönlerini tartışabilmek.
• Bunlar kültürün kendi içindeki farklılıklardır. Etnosentrik görüş başkalarının kültürünü bireyin kendi kültürü açısından değerlendirmesi demektir. Kültürel relativist görüş ise kültürü kendi kalıpları içinde anlamak, önyargılı olmamak demektir.
Toplumsallaşma
Toplumsallaşma kavramını, özellikleri ve amaçlarından yola çıkarak tanımlamak ve bu süreçteki etkenleri açıklamak. İnsan dünyaya geldi¤inde en ilkel olarak bulunan, fakat kısa zamanda sahip olduğu yeteneklerini geliştiren
ve olgun bir canlı haline gelen varlıktır. İnsanın gelişmiş beyin yapısı ve öğrenme yeteneği onu diğer canlılardan ayırır. İnsanın kendine uygun davranışları öğrenmesi ve bunu gelecek nesillere aktarması sürecine toplumsallaşma diyoruz. Bu süreç insanın doğumuyla başlar ve bir yaşam boyu sürer. Bu süreç içerisinde insanoğlu yaşadığı kültürün, değer, tutum ve davranış biçimlerini öğrenirken aynı zamanda da kişilik kazanır.İnsanın olumlu bir toplumsallaşma süreci geçirebilmesi için en önemli şey onun diğer insanlarla kurduğu iletişimdir. Çevrelerinden uzaklaştırılarak, yalnız başına bırakılan kimselerin bu süreci başarılı olarak tamamlayamadıkları gelişim bozuklukları gösterdikleri saptanmıştır. Toplumsallaşma ile ilgili benlik, ayna benlik ve rol alma gibi sosyolojik kuramları tanımlayıp, toplumsallaşmadaki etkilerini tartışmak.Toplumsallaşma ile ilgili iki önemli kuram C.H.Cooley'in Ayna Benlik ve G.H.Mead'in Rol Alma ve Kendilik gelişimine ilişkin kuramlarıdır. Her iki kuramcıda benlik gelişiminde sosyal etkileşimin önemine değinmektedirler. Toplumsallaşma belirli bir rol davranışını öğrenmedir. Toplumun sahip olduğu kültürün aktarılmasında sorumlu olan toplumsallaşma kurumlarını tanımak. Toplumsallaşma sürecinde önemli olan altı kurum veya öğe bulunur.
Bunlar:
• Aile,
• Din,
• Eğitim,
• Arkadaş grupları,
• Kitle iletişim araçları,
• Çalışma ortamıdır.
Her kurumun etkisi bireyin içinde bulunduğu yaş durumuna bağlı olarak değişir. Toplumsallaşma her yaşta etkilidir ve yaşam boyu sürer.
Toplumsal Gruplar
Grup kavramını, diğer toplumsal oluşumlardan ayıran temel özellikleri dikkate alarak tanımlamak ve grup olgusunun toplumsal yaşamdaki yeri ve önemini kavramak. İnsanlar yaşantılarını birçok gruba üye olarak ya da bir grubun üyesi olarak geçirirler. Hepimiz en doğal bir biçimde aile grubunun bir üyesiyiz, daha ileride ise oyun, arkadaşlık ve iş gruplarına girmekteyiz. Ne zaman iki ya da daha fazla kişi bir takım ilişkiler içine girer, karşılıklı tutum ve davranışta birbirlerini etkiler ve bu ilişkiler belirli bir süre içinde gelişir ve nispeten süreklilik kazanırsa bir gruplaşma söz konusudur. Grup, üyeleri arasında belli ilişkiler bulunan ve her üyenin grubun varlığını bilinçli olarak fark ettiği, iki yada daha çok üyeden kurulu nispeten sürekli bir insan topluluğudur. Grup türlerini tanımlamak. Toplumsal gruplar farklı sosyologlar tarafından farklı biçimlerde sınışandırılmıştır. Örneğin, Tönnies'in cemaat ve cemiyet ayrımı, Emile Durkheim'in mekanik ve organik dayanışması birer grup olgusuna benzetilebilir. Çok benimsenen bir grup ayrımı da Charles Cooley'in birincil ve ikincil grup ayrımıdır.Birincil gruplar duygusal yakınlık ve fedakarlık yüklü, menfaat ilişkilerine dayanmayan birleşmelerdir.Grup dayanışması bu tür gruplarda yüksektir. Cooley, birincil grupları insan neslinin bakıldığı, korunduğu yerler olarak nitelendirir. İkincil gruplar ise bu ilişkilerin dışında kalan gruplardır. Bu gruplar, büyük çaplı, önemli ve resmi gruplardır. Karşılıklı çıkar ilişkileri önem taşır. Bu gruplara formal (resmi) gruplar da denmektedir. Bunların dışında, iç ve dış grup, referans grubu ve elektronik grup ayırımları vardır. Grubun büyüklüğü ve liderlik yapısında grup oluşumunda önem taşır. Grubun büyüklüğü arttıkça iletişim artar ancak grup birlikteliği ve dayanışması azalır. Gruplarda en yaygın olarak üç tür liderlikten söz edilebilir. Bunlar; Otokratik, Demokratik ve Bırakınız yapsıncı lider tipleridir. Grup normlarını karşılaştırarak açıklayabilmek.Grupların en büyük özelliklerinden biri de üyelerinin uymak zorunluluğu duydukları normlar geliştirmektedir. Gruplar için normlar, ortak bir davranış biçimi, ortak tutum ve inançlar, yerine getirdikleri görevlerine karşı geliştirdikleri ortak duygular olabilir. Gruplar üyelerinin tutumlarını değiştirebilme özelliğine de sahiptirler.
Aile Kurumu
Toplumsallaşmada etkili kurumlardan biri olan aile kavramının ve aile oluşumunda önemli olan evlilik kavramlarını tanımlamak.
• Ailenin toplumda temel bir kurum olarak görülmesinin iki nedeni vardır. Bunlar; ailenin en önemli görevinin insan türünü üretmek olması ve ailenin başka kurumların da kaynağını oluşturmasıdır.
• Ailenin toplumda çok önemli olan bir diğer görevi de toplumsallaşma denen bir olgunun bu kurum tarafından yerine getirilmesidir. Toplumsallaşma çocuk ve aile üyeleri arasında başlayan bir etkileşim sürecidir. Bu süreç yoluyla insan toplumdaki temel kuralları öğrenir ve içinde yaşadığı toplumun bir parçası haline gelir.
• Ailenin çeşitli biçimlerde tanımları olmakla beraber biz aileyi ana, baba, çocuklar ve taraşarın kan akrabalarından (aile biçimine göre) meydana gelmiş ekonomik ve toplumsal bir kurum olarak tanımlıyoruz. Aile yapıları ve türlerini açıklayarak, bunların görev ve işlevlerinin, değişen toplumsal olgularla değişim sürecini tanımlamak.
• Aile en basit bir biçimde çekirdek veya küçük aile ve geleneksel veya geniş aile olarak ikiye ayrılır.
Ancak, aileyi otorite figürüne göre ayıran tipolojiler de mevcuttur.
• Çağdaş toplumun ailesi, ana, baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan küçük ya da çekirdek ailedir. Bu aile, modern sanayi toplumlarının özelliğidir. Çekirdek ailenin yapısı, içinde bulunulan modern toplum tarafından bu toplumun ihtiyaçlarına göre şekillenmektedir. Aile ve evlilik biçimlerini tanımak.
• Evlilik biçimleri ise eş sayısına göre, Monogami ve Poligami olarak ikiye ayrılır. Çok eşli evlilik olan Poligami ise kendi içinde Poligini ve Poliandri olarak ikiye ayrılır.
• Gruba göre evlilik ise: endogami,exogami olarak ayrılır. Çiftlerin oturdukları yere göre ise: patrilokal, matrilokal,e neolokal, olmak üzere üç biçimdedir. Sosyolojinin önemli kuramlarının aile kurumunu ele alış biçimi ve analizlerini incelemek.
• Aileyi teorik bir çerçeve içerisinde üç bakış açısından incelemek olasıdır. Bunlar, Fonksiyonalist, Çatışma ve Sembolik Etkileşim modelleridir.
• Fonksiyonalist bakış açısı aileyi yerine getirdiği değişmez ve önemli görevleri nedeniyle ele alır ve inceler. Ailenin toplumda vazgeçilmez oluşunun nedeni yerine getirdiği fonksiyonlardır. Çatışma kuramı ailenin önemli bir kurum olduğunu kabul eder, ancak ailenin içinde geleneksel olarak var olan bir çatışma vardır, der. Burada kadın sömürülmekte erkek ise sömürücü bir rol oynamaktadır.
• Sembolik etkileşimciler ise, insanın, çevresinin ve ilişkilerinin bir ürünü olduğunu savunarak, ailede iletişimin önemine değinirler. Boşanmanın bireysel ve toplumsal nedenlerine eğilerek, çocuklar üzerindeki etkisi ve başarılı evliliklerin nedenleri açıklayabilmek.
• Aile kurumunda evlilik kadar yaygın bir diğer kurum da boşanmadır. Boşanma mevcut normlar ile eşlerin kendi arzularıyla evlilik birliğinin sona ermesidir.
• Çağımızda boşanma oranlarının artışının hem bireysel hem de toplumsal nedenleri mevcuttur. Genelde,
Türkiye'de de boşanmalarda sayısal bir artış söz konusudur. Dünyada gözlemlenen eğilime paralel olarak ekonomik kriz dönemlerinde boşanmalar azalırken, refah dönemlerinde artış göstermektedir. Enşasyon rakamlarının yüksek olduğu ve ekonomik bunalımın var olduğu dönemlerde eşlerin boşanma kararı alması zor olmaktadır.
• Boşanmaların özellikle çocuklar üzerinde olumsuz sonuçları bulunmaktadır. Bu nedenle boşanmaya karar veren çiftlerin bu konuda dikkatli düşünmeleri gerekmektedir.
Toplumsal Tabakalaşma ve Değişme
Toplumsal tabakalaşma kavramını, tabakalaşma sistemlerinin toplumlarda oluşum sürecini ve farklılıkları dikkate alarak tanımlamak. Hemen her toplumda tabakalaşmanın varlığını görmekteyiz. Yani insanları derecelendiren bir sistemin bulunduğunu ve bu sistem içerisinde bazı insanların daha fazla bir güç ve zenginliğe sahip, bazılarının ise bunlara yeterli ölçüde sahip bulunmadıklarını biliyoruz. Dünyada farklı biçimlerde ortaya çıkan tabakalaşma sistemleri bulunur. Bunlardan,kölelik, kast, zümre kapalı sistemler; sınıf ve statü ise açık sistemlerdir. Kölelik artık dünyada az rastlanan bir zorla çalıştırma sistemidir. Kast ise hala daha Hindistan'da geçerlidir. Hindistan'da dört ana kast bulunur. Her kastın yapacağı işler aşağı yukarı belirlidir. Zümre ise Avrupa'da feodal çağda ortaya çıkmış bir sistemdir. Bunlar yasaya dayanır ve hukuksaldır. Sınıf sistemi ise endüstriyel toplumun karakteristik gruplarıdır. Toplum konusunda son derece farklı görüşler mevcuttur. Toplum içinde bireyler işgal ettikleri mevkilere göre derecelenip örgütlenmişlerdir. Toplumsal sınıf (katman) kavramı üzerinde tam ve kesin bir tanım vermek çok güçtür. Toplumsal sınışar maddi ve kendiliğinden oluşan gerçeklerdir. O halde bir toplumun üretim sürecinde belirli ve benzer bir rol oynayan ve aşağı yukarı benzer ilişkileri yaşayan insanlar bütünü olarak toplumsal gerçekler, toplumsal sınışarı (katmanları) meydana getirir. Toplumsal tabakalaşma sistemiyle ilgili yaklaşımları karşılaştırarak inceleme ve tartışma olanağı yaratmak. Toplumsal sınıflar konusunda özellikle iki kuram göze çarpar. Birincisi Karl Marx'ın çatışma kuramı, diğeri ise Kingsley Davis ve Wilbert E. Moore tarafından ortaya atılan görevselci yaklaşımdır. Marx için sınıf bir makro grubun üretim sürecinde belirgin bir mevkii işgal etmesidir. Marx'a göre toplumların tarihi sınışar arasındaki mücadeleler tarihidir ve sınışarda devirlerinin ekonomik ilişkilerinin ürünüdürler. Davis ve Moore ise modellerinde tabakalaşmanın fonksiyonel bir zorunluluk olduğunu savunurlar. Bu kuram her toplumda o toplumun devamlılığı için yerine getirilmesi gereken görevler olduğunu belirtir. Önemli olan bu mevkilere en kalifiye ve yetenekli olanların gelmesidir. İnsanlara yaptıkları işler karşılığında verilen ödüller çok önem taşır. Toplumda rekabet unsuruyla en yetişkin ve en yetenekli olanlar daha iyi mevkileri elde etmek için mücadele edecekler ve bunun sonucunda da toplum en iyi kişiler tarafından yönetilecektir. Ancak, haklı olarak Marx'ın kur***** olduğu gibi bu kuramada çeşitli eleştiriler getirilmiştir. Her iki kuramın belirli yaklaşımlarını alarak ortaya attığı kuramla ilgiyi çeken bir diğer bilim adamı ise Gerhard Lenski'dir. Toplumsal Hareketlilik, Toplumsal Değişme ve Modernleşme kavramlarını oluşturan etkenleri ve aralarındaki farklılıkları tartışarak tanımlamak. Değişme her toplumun temel bir karakteristiğidir. Toplumsal kültürlerini gelecek nesillere değiştirerek aktarırlar. Değişme hızı toplumdan topluma farklı bir hız ve karakter taşır. Geleneksel toplumlarda değişme yavaş, endüstriyel toplumlarda ise hızlıdır. Toplumsal değişme konusundaki düşünürlerin ileri sürdükleri bazı sayıltılar bulunmaktadır.
Bunlar:
• Değişme doğaldır,
• Değişmenin önüne geçilmez,
• Değişme süreklilik gösterir,
• Değişme gereklidir,
• Değişme benzerlikler gösterir şeklindedir.
Toplumsal değişme kaynakları da iç ve dış olmak üzere ikiye ayrılır.
Dış kaynaklar:
• Çevresel Değişme,
• İstila,
• Kültürel temas,
• Yayılmalar.
İç kaynaklar ise:
• Kesişen ve icatlar,
• Nüfus hareketleri
olarak ikiye ayrılır. Değişmede çok önemli bir diğer kaynak ise teknolojidir.Teknolojinin toplumların değişmesine beş tür etkisi bulunmaktadır. Günlük dilde kullanılan modernleşme, yenileşme, çağdaşlaşma, ilerleme, kalkınma gibi deyimlerle, sosyolojik değişme arasında belirgin farklılıklar vardır. Toplumsal değişme bir değer yargısı taşımaz. Buna karşılık kalkınma ve ilerleme bir amaca yönelik olarak bir değer yargısı taşırlar. Toplumsal değişmeye karşı olan
güçler de vardır. Bunların çoğu geçmişe bağlı olan toplumlardır. Toplumsal değişme konusunda unutulmaması gereken nokta ülkelerin değişme süreçleri bakımından bazı benzerlikler göstermesine karşın, her ülkenin kendi kültürüne özgü bir değişme sürecini benimsemesidir. Yirminci yüzyılın en önemli sorunlarından biri bu değişme olgusunun hızıdır.
Psikoloji Bilimine Giriş
Psikoloji Bilimini, onu oluşturan öğeleri ve temel amaçlarını dikkate alarak tanımlamak Psikoloji canlı davranışlarını inceleyen bir bilim dalıdır. Sosyal bilimlerle biyolojik bilimler arasında yer alan, ancak matematik ve teknoloji gibi alanlardan da etkilenen psikoloji biliminin, araştırmaya ve uygulamaya yönelik dalları vardır. Psikolojinin temel amaçları, davranışları betimlemek, açıklamak, yordamak ve kontrol etmedir. Psikolojinin incelediği davranışlar üç grupta toplanabilir:
• Doğrudan doğruya, dolaysız olarak gözlenebilen davranışlar;
• Dolaylı olarak gözlenebilen davranışlar;
• Davranışların temelinde yatan sinir sistemi ve kas faaliyetleri ve fizyolojik süreçler. Psikolojinin diğer bilimler arasındaki yerini ve ilişkisini tartışacak; psikolojinin araştırmaya ve uygulamaya yönelik dallarını ve alt dallarıyla ayrıntılı açıklayabilmek, farklılıkları tartışabilmek Psikoloji, bir yandan organizmanın davranışlarını biyolojik temelinden anlayabilmek için biyoloji, biyoloji, fizyoloji, biyokimya gibi bilimlerle ilişki içindedir. Diğer yandan organizmayı sosyal bir varlık olarak ele aldığından sosyoloji, ekonomi gibi sosyal bilimlerle de çok yakın bir etkileşimdedir. Psikolojinin kendi içinde bazı dalları vardır. Bu dalların her birinde davranış farklı bir yönden veya farklı bir bağlam içinde ele alınır. Bu alt dallar, Deneysel Psikoloji, Sosyal Psikoloji, Gelişim Psikolojisi, Uygulamalı Psikoloji ve Psikometrik Psikoloji olarak sıralanabilir. Psikoloji araştırmalarında kullanılan yöntem ve teknikleri açıklayabilmek Psikoloji araştırmalarında çeşitli teknikler kullanılır. Bu tekniklerden bir grubu davranışların betimlenmesini sağlar. Deneysel araştırmalarda ise neden sonuç ilişkileri saptanmaya çalışılır. Deneysel çalışmaların bulguları davranışların betimlenmesi ve açıklanmasını sağlarken, bu bulgulardan hareketle, davranışların yordanması ve kontrol edilmesi de mümkün olur. Korelatif araştırmalarda doğada kendiliğinden mevcut olan değişkenlerin arasındaki ilişkiler belirlenmeye çalışılır. Korelatif araştırmaların bulguları davranışların betimlenmesini sağlar. Bu bulgulardan hareketle, davranışların tahmin edilmesi de mümkün olur.
Yaşam Boyu Gelişim Psikolojisi
Yaşam Boyu Gelişim Psikolojisini, temel kavramları ve amaçlarını açıklamak ve tanımlamak
• Gelişim psikologları, döllenmeden ölüme kadar yaşa bağlı olarak görülen davranış değişikliklerini incelerler. Gelişim psikolojisinin hem temel bilim hem de uygulamalı yanları vardır. Yaşam süresi denildiğinde, döllenmeden yaşamın sonuna kadar olan dönemler düşünülmelidir.Davranış gelişiminde, biyolojik ve çevresel etkenleri açıklamak
• Davranışların gelişmesinde kalıtımsal ve çevresel etkenler rol oynamaktadır. Zeka insanlarda genetik açıdan en fazla incelenen özellikler arasında yer alır. Tek ve çift yumurta ikizleriyle yapılan çalışmalar, zekanın kalıtım ve çevrenin etkileşimi sonunda tayin edildiğini göstermiştir. İnsanlara nasıl davranılacağını öğretmek, bir başka deyişle sosyal gelişim, insan yaşamının önemli bir yönüdür. İşbirliği, yardımseverlik ve diğerkamlık olumlu; saldırganlık ve düşmanlık ise olumsuz sosyal davranışlardan bazılarıdır. Davranış gelişimini açıklamaya yönelik geliştirilen başlıca kuramları tartışabilmek
• Davranışların gelişimini açıklamaya yönelik değişik kuramlar vardır. U-D kuramcılarına göre davranışlar olumlu ya da olumsuz pekiştirme ve ceza ile kontrol edilir. Sosyal öğrenme kur***** göre ise, davranışların kaynağı gözleyerek öğrenme, ve modellerin örnek alınmasıdır (taklit ve özdeşim). Freud, kişiliğin gelişmesinde yaşamın ilk yıllarının önemini vurgulamıştır. Erikson ise davranışların sosyal çevrenin etkisiyle, tüm yaşam boyu değişebileceğine inanmaktadır. Piaget 1920'lerden 1980'li yılların ortalarına kadar çocuğun zihinsel gelişimini incelemiş ve davranışların bilişsel gelişimle birlikte önemli ölçüde değiştiğini ve bilginin kazanılmasında bireyin aktif rol oynadığını vurgulamıştır. Ahlak gelişiminde de, bilişsel gelişimde olduğu gibi belirli dönemler vardır (Piaget ve Kohlberg). Ahlak gelişiminin son aşamasında bireyin içsel değerleri ve onuru, yargılarında önemli rol oynamaktadır.
Güdüler ve Duygular
Güdü kavramın tanımlayarak, güdüsel davranışların oluşumuna etki eden içsel ve dışsal güdüleri açıklamak Güdüler ve duygular davranışlarımızı belirleyen temel süreçler arasında yer alır. Güdü, bir davranışı başlatan ve bu davranışın yön ve sürekliliğini belirleyen içsel (bireye ait) bir güç olarak tanımlanmakta; bir güdü tarafından başlatılıp, yönlendirilen davranışlara güdüsel davranışlar denmektedir. Güdülerin hedeşeri olumlu veya olumsuz olabilir.Olumlu hedeşer yaklaşmak, olumsuz hedeşer kaçınmak istediğimiz hedeşerdir. Ayrıca, bazı hedeşer doğuştandır, bazı hedeşer öğrenme yoluyla sonradan ortaya çıkar. Güdülerin doğuştan gelen hedeşerine birincil hedeşer denir.
Bilinçdışı güdülenme kavramını tanımlayarak, güdüleri en yaygın kullanılan sınışandırma şekliyle (birincil güdüler ve sosyal güdüler) açıklamak ve güdülerin davranışlarımızı yönlendirmedeki hiyerarşisini incelemek Güdüsel davranışlarımızdan bazıları fizyolojik ihtiyaçlarımızla ilgilidir. Bazı güdüsel davranışlar ise çevresel uyarıcılar tarafından başlatılır. Güdüsel davranışların başlamasına yol açan fizyolojik kökenli nedenlere dürtü, çevresel uyarıcılara da özendirici adı verilir. Güdülerimiz, birincil güdüler ve sosyal güdüler olmak üzere iki grupta toplanabilir. Birincil güdüler birincil hedeşeri olan öğrenilmemiş güdülerdir. Sosyal güdüler öğrenme yoluyla kazanılan ve diğer insanlarla ilgili olan güdülerdir.Duygu kavramını tanımlayarak; duyguların güdüsel davranışlarımızla olan ilişkisini açıklamak Duygular, hem güdüsel davranışlara eşlik eden hemde güdüsel davranışlar başlatabilen süreçlerdir. Duyguların fizyolojik yönü, ifade yönü ve yaşantı yönü olmak üzere üç yönü vardır. Duygularımıza bir takım fizyolojik tepkiler eşlik eder. Duyguların şiddeti arttıkça, fizyolojik tepkilerin şiddeti de artar. fiiddetli duygulara eşlik eden fizyolojik tepkilerin bazıları kolayca farkına varabileceğimiz kadar belirgindir. Duygularımızın ve duygularımıza eşlik eden fizyolojik tepkilerin ortaya çıkmasında sinir sistemimiz önemli bir rol oynar. Duygularımıza eşlik eden fizyolojik tepkiler doğrudan doğruya gözlenmeleri mümkün olmayan tepkilerdir. Bu tepkilerin yanı sıra, duygularımıza doğrudan doğruya gözlenebilen bazı davranışlar eşlik eder. Duygularımızı ifade edici niteliği olan bu davranışlar, bir dereceye kadar kontrolümüz dışında ortaya çıkmaktadır. Duygu ifade eden davranışların en yoğun olduğu bölge yüzümüzdür. Yüz ifadelerinin yanı sıra, duygularımız zaman zaman bazı beden hareketleri, jestler ve çıkarılan seslerle de ifade edilmektedir. Duygular, aynı zamanda, bizim farkında olduğumuz, hissettiğimiz yaşantılardır. Tüm duyguları temelinde yatan fizyolojik koşullar aynı olmasına rağmen, değişik duygular yaşamamız mümkün olmaktadır. Bunun nedeni duygusal yaşantılarımızın çoğunlukla, belirli bir ortamda, dış çevreden gelen uyarıcılar tarafından başlatılmasıdır.
Duyum ve Algı
Davranışlarımızı belirleyen temel süreçlerden olan duyum ve algı kavramlarını ve aralarındaki ayrımı tanımlamak
Çevremizden gelen uyarıcıların farkında olmamızı ve dolayısıyla bu uyarıcılara uygun davranışlarda bulunmamızı duyum ve algı adı verilen iki süreç sağlamaktadır. Duyum çevremizdeki enerji değişikliklerinin, yani uyarıcıların, bir duyu organı vasıtasıyla sinir enerjisi haline dönüştürülüp beyine ulaştırılması; algı da beyine ulaştırılan uyarıcıların yeniden örgütlenip yorumlanarak anlamlı hale getirilmesidir. Duyu organlarımız tarafından kaydedilen uyarıcıların örgütlenip, yorumlanarak anlamlı hale getirilmesi belirli ilkeler çerçevesinde yapılmaktadır. Bu ilkeler, aynı zamanda algısal yaşantılarımızın özellikleri ya da algının özellikleri olarak da adlandırılır. Seçicilik, değişmezlik, örgütlenme ve derinlik algısı algının başlıca özellikleridir.İçinde yaşadığımız çevreyi belirli bir yapısı, sürekliliği ve anlamı olan bir çevre olarak algılamamız bu özellikler sayesinde mümkün olmaktadır. Algı yanılmaları ve algıda öğrenmenin rolünü Açıklayabilmek Algının özellikleri, daha önce de belirttiğimiz gibi, günlük yaşam açısından büyük önem taşır. Değişmezlik, örgütlenme gibi özelliklerin yokluğu çeşitli ilizyonlara neden olmaktadır. Algının özelliklerinin doğuştan mı geldiği yoksa öğrenme yoluyla sonradan mı kazanıldığı sorusunun kökeni 17.yüzyıla kadar uzanan tartışmalı bir sorudur. Son yıllarda yapılan araştırmalar, algısal özelliklerden bazılarının doğumda var olduğunu, bazılarının da öğrenme yoluyla sonradan kazanıldığını göstermektedir.
Öğrenme
Öğrenme kavramını tanımlayarak, öğrenmenin yaşamımızdaki önemini tartışabilmek
• Öğrenme konusu yaşamımızda öylesine önemlidir ki, bir bakıma, tüm yaşamımızın bir öğrenme ve değişme sürecinden ibaret olduğu söylenebilir. Ancak, öğrenmenin yalnızca akademik bilgilerin kazanılması olarak tanımlanmaması gerekir. Yaşantılar sonucu davranışlarda meydana gelen oldukça uzun süreli değişmelere öğrenme denir. Yaşamımızı sürdürürken tıpkı istendik davranışları olduğu gibi istenmedik davranışları da öğreniriz. Öğrenmenin üç temel yolunu; tepkisel koşullanma(Klasik şartlanma), edimsel koşullanma, gözlem yoluyla öğrenme süreçlerini ve davranışlara etkisini açıklayarak tartışabilmek.
• Öğrenmenin çok çeşitli yolları olmasına karşın, tüm öğrenme durumlarında, öğrenmenin temel özelliklerinin üç ayrı yoldan öğrenildiği önerilmiştir. Bunlar tepkisel koşullama, edimsel koşullama ve gözlem yoluyla öğrenme süreçleridir. Tepkisel koşullamada organizma doğuştan getirdiği bir tepkiyi bir başka uyarıcıya karşı göstermeyi öğrenir. Edimsel koşullama davranışların kendi yarattıkları sonuçlarına bağlı olarak değişmesi ve öğrenilmesi sürecidir. Her iki koşullama türünde de öğrenmenin olabilmesi için, öğrenen kişinin belirli uyarıcılarla doğrudan doğruya karşılaşması gerekir. Oysa gözlem yoluyla öğrenmede buna gerek yoktur.Başka insanların davranışlarını gözleyerek, söylediklerini dinleyerek ve yazdıklarını okuyarak da öğreniriz. Aslında bizim toplumsal bir varlık olmamızı sağlayan bilgi ve becerilemizin büyük bir bölümü gözlem yoluyla öğrenilmiştir. Bu bölümde söz konusu öğrenme türleri ayrı ayrı açıklanmış olmasına karşın, her hangi bir öğrenme durumunda bu öğrenme türlerinden her hangi biri veya üçü birden yer alabilir ve organizmanın öğrenmesini belirleyebilir.
Kişilik Psikolojisi ve Kişilik Kuramları
Kişilik Psikolojisi ve Kişilik kavramlarını tanımlayacak, kişiliğin gelişimine etki eden biyolojik ve çevresel etkenleri açıklamak Kişilik, çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Kişiliğin gelişmesini etkileyen başlıca etkenler biyolojik ve çevresel olmak üzere iki genel grupta incelenmiştir. Kişiliğin anlaşılması ve incelenmesine yönelik çeşitli kuramlar geliştirilmiştir.
Kişiliğin anlaşılması ve incelenmesine yönelik geliştirilen kuramları tanımlayabilmek Bunlardan başlıcaları psikoanalitik, sosyal öğrenme, davranışçı vb. kuramlardır. Kişilik kuramları karmaşık davranışları kısa ve açık ifadesini sağlamaları, mevcut bilgileri anlamlı bir bütün haline getirmeleri açılarından önemlidir. Sigmund Freud tarafından geliştirilen psikoanalitik kuram, kişiliği tanımlarken yapısal ve topografik görüşleri temel alır. Yapısal görüş zihinsel yaşamın bir biriyle çatışma halinde olan ancak birbirini tamamlayan id, ego ve süperego ögelerini tanımlar. Topografik görüş ise zihinsel yaşamın yüzeysel yapısını oluşturan betimleyici özellikleri bilinçaltı, bilinç öncesi ve bilinç olarak ele alır. Frud sonrası psikodinamik kuramlar ya da sosyal görüşlü psikoanalistler insanı sadece biyolojik bir varlık değil aynı zamanda sosyal bir varlık olarak toplumun bir ürünü görmüşlerdir. Bu kuramcıların arasında Adler, Horney, Fromm ve Sullivan yer alır. Bir diğer yaklaşım ise insancıl kişilik kuramıdır. Bu kuram sosyal gereksinim ve bilinçli (ego) süreçler üzerinde durur. Bu kuramlar daha çok kuramcıların isimleriyle anılır. Carl Rogers, Abrahan Maslow,Rolla May, Victor Frankl bu isimler arasında yer . Davranışçı kuram ise öğrenme kuramı ile paralel kavramları kullanmaktadır. Sosyal bilişsel öğrenme kuramları ise davranışçı kuramların bir uzantısı olarak öğrenme, bilişsel süreçler ve sosyal etki konuları üzerine yoğunlaşır. Kişiliğin değerlendirilmesi için yapılan kişilik testlerinin neler olduğunu ve özelliklerini açıklayabilmek Kişiliğin değerlendirilmesi çeşitli kişilik ölçekleriyle yapılır. Kişilik ölçekleri genellikle objektif ve projektif olmak üzere iki büyük kategoride incelenebilir. Objektif testlere MMPI, projektif testlere Rorschach ve TAT başlıca örnekler olarak verilebilir.
Davranış Üzerine Sosyal Etkiler
Sosyal etki kavramını tanımlayabilmek. Diğer insanların bireyin davranışlarında doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak bir değişme meydana getirdiği durumlarda sosyal etkiden söz edilir. Bireyin davranışını etkileyen bu sosyal etkilerden, uyma, kabul etme ve itaat davranışlarını belirleyen etkenleri göz önüne alarak karşılaştırabilmek. Sosyal etki kendisini değişik biçimlerde gösterebilir. Uyma, kabul etme ve itaat sosyal etkinin en tipik örnekleridir. Uyma bireylerin davranışlarını üyesi oldukları grubun normlarına uyacak biçimde değiştirmeleri, kabul etme başkalarının isteklerini yerine getirmeleri, itaat ise otorite pozisyonundaki kişilerin emirlerine itaat etmeleri olarak tanımlanır. Uyma, kabul etme ve itaat her zaman ve her koşulda görülen davranışlar değildir. Belirli bir durumda bu davranışların görülüp görülmeyeceği bir çok etken tarafından belirlenir. Grubun, bireyin davranışı üzerindeki etkisini nedenleri ve oluşum koşulları ile açıklayabilmek.
Bu etkenlerden bazıları bireylerin, bazıları ortamın, bazıları da grubun özellikleriyle ilgilidir. Grup üyesi olma ya da diğer insanlarla birlikte bulunma bireylerin davranışlarını çok değişik biçimlerde etkileyebilmektedir. Sosyal hızlandırma, tanık etkisi, sosyal ketvurma, uçlara kayma ve özdenetimin ortadan kalkması bu etkilere verilebilecek örneklerdir
Tutumlar
Tutum kavramının tanımlamak Tutum terimi sosyal psikolojide "bir bireyler atfedilen ve onun psikolojik bir nesneye ilişkin duygu, düşünce ve muhtemelen davranışlarını organize den bir eğitim" olarak tanımlanmaktadır. İnsanların kendileri için psikolojik olarak varolan her şeye karşı tutum sahibi olmaları mümkündür. Tutumun bileşenlerini tanımlayabilecek; tutum ve davranış arasındaki ilişkiyi ve ayrıldıkları noktaları açıklayabilmek Tutum üç bileşenden oluşur. Bireyin tutum nesnesine ilişkin düşünce, bilgi ve inançları bilişsel bile- şeni, tutum nesnesine ilişkin duygu ve değerlendirmeleri duygusal bileşeni, tutum nesnesine iliş- kin davranış eğilimleri ise davranışsal bileşeni oluşturur. Yapılan araştırmalar insanların her zaman tutumlarına uygun davranmadıkların göstermektedir. Ancak, tutum ile davranış arasında hiçbir şekilde ilişki yoktur denemez. Bir tutumu diğer tutumlardan ayıran bazı özellikler vardır. Kuvvet derecesi karmaşıklık derecesi, bileşenler-arası tutarlılık, diğer tutumlarla ilişki bu özelliklerden bazılarıdır. Bir tutumun değişmeye karşı ne ölçüde dirençli olacağı da kısmen, bu özellikler tarafından tayin edilmektedir. Tutumların oluşması ve şekillenmesinde rol oynayan etmenleri tanımlayabilmek.
Tutumların ölçülmesinde kullanılan teknikleri öğrenmek Tutumlar doğuştan gelmezler, öğrenme yoluyla sonradan kazanılırlar. Ana-baba, arkadaşlar, kitle iletişim araçları, tutum nesneleriyle olan kişisel yaşantılar tutumların oluşmasında rol oynayan faktörlerden bazılarıdır. Sosyal psikologlar tutumların ölçülmesine ilişkin mülakat, davranış gözlemi, psiko-fizyolojik ölçümler ve tutum ölçümü gibi araçları geliştirmişlerdir. Tutum ölçeği, ölçülecek olan tutum nesnesiyle ilgili bir dizi ifadeden oluşmaktadır.
Tutum değişmesine etki eden etmenlerle birlikte günlük yaşamda tutum değişimini açıklayabilmek Öğrenme yoluyla kazandığımız tutumlarımızın değişmesi de mümkündür. Tutum değişmesi konusunda yapılan araştırmalar, tutum değişmesinde üç faktörün rol oynayabileceğini göstermiştir. Bunlar, bilgi kaynağı, mesaj ve hedeftir. Bilgi kaynağı tutum değiştirme amacıyla verilen bilginin kim tarafından verildiğine, mesaj bu kişinin nasıl verildiğine, hedef ise tutumu değiştirilmek istenen kişi veya kişilere işaret etmek için kullanılır
| |
| | | Su-Perisi Özel Üye
Mesaj Sayısı : 1200 Başarı Puanı : 3436 Rep Puanı : 1 Kayıt tarihi : 19/05/09 Nerden : Dünya İş/Hobiler : Öğrençi
| Konu: Geri: Açık öğretim fakültesi dersleri, ders notları C.tesi Ekim 16, 2010 10:39 am | |
| 1.sınıf temel bilgi teknolojileri ders notları
TEMEL BİLGİ TEKNOLOJİLERİ
Bilgiyi işlemekte kullanılan araçlar ikiye ayrılır. 1-Maddi cihazlar 2-Kavramsal araçlar.
Kullanıcı ve bilgisayarın karşılıklı etkileşimini sağlayan birimlerin genel adı Giriş-çıkış birimleridir.
Bilgisayar sisteminin maddi unsurlarına Donanım denir. Maddi olmayan unsurlarına yazılım denir.
Windows 98, windows 2000, windows XP, işletim sistemleridir.
Daha önceden kaydedilmiş olan bir belgeyi açmak için oklu açık kitap düğmesi kullanılır.
Kelime işlemcilerle metin düzenleme, metin biçimlendirme, metin yazdırma, metin saklama yapılabilir fakat metin karakteri oluşturulamaz.
fx düğmesinin işlevi aktif hücreye işlev yapıştırmaktır.
Sunum programlarının görünüm seçenekleri: Anahat, normal, slayt, slayt sıralayıcısı görünümü
Sunum programlarında farklı biçimlerde ve renklerde hazır metin şablonlarından yararlanmak için WortArt kullanılır.
Bilgisayarda çeşitli şekiller ve gerçekçi çizimler yaratmak ya da düzenlemek amacıyla kullanılan yazılımların genel adı çizim programlarıdır.
Veri tabanında kayıtları meydana getiren hücrelere alan denir.
Bilgisayar ağını oluşturan dört temel öğe: İletim ortamı ile bilgisayar arasındaki arayüz donanımı, İletim yöntemi, Fiziksel iletim ortamı, Ağ işletim sistemi
Bilgisayarlararası bağlantıların şekline ağ topolojisi denir.
Ağa bağlı bilgisayarların birbirleriyle haberleşmekte kullandıkları dile ağ protokolleri denir.
Eğitim kurumlarının internet adreslerindeki uzantısı .edu
İki ya da daha fazla kullanıcının farklı anlarda birbiri ile bilgisayar ağı üzerinden haberleşmesini E-mail sağlar.
İnternet üzerinde bulunan web sitelerinin görüntülenebilmesi için kullanılan programlardan biri İnternet Explorer'dır.
Algoritmaların grafiksel şekiller kullanılarak gösterimine Akış Şeması denir.
Sistem analizi ve tasarımında problem çözme sürecinin ilk aşaması Ön araştırma'dır.
Girilen veriler üzerinde işlem yapan bilgisayar birimi işlemcidir.
Kelime işlemcilerde metin saklama, yazdırma, düzenleme, biçimlendirme yapılabilir ama metin karakteri oluşturulamaz.
İşlem tablosunun özellikleri: Sayısal verileri yorumlamaya yardımcı olmak, karmaşık hesaplamalar ve işlemler yapmak, değişikleri kendiliğinden güncellemek, eğer türü sorular sormaya olanak tanımak.
Bilgi işlem sürecinin adımları: kaydetme, sıralama, sınama, sınıflandırma.
Büro yazılımlarında ekranda görüntülenmesi istenen bir araç çubuğunu eklemek için kullanılan menü Görünüm menüsüdür.
Bilgisayar sisteminde verilerin ve programların bulunduğu bilgi kümelerine dosya denir.
Herhangi bir amaç için hazırlanmış ve bilgisayar konusunda uzmanlık gerektirmeden kullanılabilen bilgisayar programlarına paket program denir.
Kelime işlemci programında belgeye bir resim eklemek için kullanılan menü ekle menüsüdür.
Büro yazılımlarında standart araç çubuğu üzerinde bulunan disket düğmesinin işlevi üzerinde çalışılan dosyayı kaydetmektir.
Windows 2000 işletim sistemidir.
Kelime işlemci programında, yaratılan bir belgenin yazıcıdan çıkmadan önceki en son halini görüntülemek için Baskı Önizleme kullanılır.
Bilgisayarların sadece kendilerinin bildiği dile makine dili denir.
Bilgiyi işlemekte araçlar ikiye ayrılır.
Farklı program ve uygulamayı masaüstünden çalıştırmak üzere yaratılan nesnelere kısayol denir.
Günümüz toplumlarında bilgiyi tarif ederken kullanılabilecek en önemli ölçüt: Karar verme sürecindeki rolü
Bilgi işlem sürecindeki işlem adımları: Kaydetme, Sınama,sınıflandırma, Özetleme, Erişim, Hesaplama, Saklama,Çoğaltma, İletme
Bir disketin kapasitesi 1.44 megabayttır.
Ortalama bir CD nin kapasitesi 700 MB'dir.
Bilgisayara belirli bir işi gerçekleştirmesi için verilen komutlar topl***** program denir.
Kullanıcıların programlama bilmeden kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmesini sağlamaya yönelik programlara paket programlar denir.
Tek kullanıcının her defasında tek bir işi yapabilmesine yönelik olarak tasarlanan işletim sistemi : Tek kullanıcı-tek görev'dir.
Hızlı başlat araç çubuğu ekranın sol alt köşesinde yer alır.
Standart araç çubuğunda yer alanlar: Yeni dosya, dosya aç, kaydet, önizleme, sözlük denetimi, kes, kopyala,yapıştır,geri al, yinele,bağlantı ekle, yakınlaştır.
Kopyala komutunun klavye kısa yolu Ctrl+C (copy) Yapıştır komutunun kısa yolu Ctrl+V Dosya yeni komutunun kısa yolu Ctrl+N (new) Tümünü seç komutunun kısa yolu Ctrl+A (all) Kes komutunun kısa yolu Ctrl+X
MS Word programında yer alan A düğmesi metnin seçili alanı altı çizili yapar.
Kelime işlemcilerde metni oluşturan harf, rakam, sembol ve boşluklar karakter ile ifade edilir.
=TOPLA(D7: D12) komutu yerine =D7+D8+D9+D10+D11+D12 komutu kullanılabilir.
Excel programında bir grafik çizmek için yapılması gereken ilk işlem grafikte gösterilmek istenen veriler etiketleriyle beraber seçilir | |
| | | Su-Perisi Özel Üye
Mesaj Sayısı : 1200 Başarı Puanı : 3436 Rep Puanı : 1 Kayıt tarihi : 19/05/09 Nerden : Dünya İş/Hobiler : Öğrençi
| Konu: Geri: Açık öğretim fakültesi dersleri, ders notları C.tesi Ekim 16, 2010 10:39 am | |
| 1.sınıf Genel Matematik Ders Notlari
Özdeşlik, Denklemler ve Eşitsizlikler
( # ) Parantez Açılımları
a ( x + b ) = ax + b Örnek: 4 ( x + 5 ) = 4x + 20
x ( x + a ) = x² + ax Örnek: 3x ( x + 2 ) = 3x² + 6x
Örnekleri çoğaltabilirsiniz.
( # ) Ortak Parantez Alma
x² + ax = x.x + a.x = x ( x + a )
Örnek: x² - x = x.x - 1.x = x ( x- 1 )
Örnekleri çoğaltabilirsiniz.
( # ) Tam Kare
Tam karenin hikayesi şudur: 1. karesi + 1. ile 2.'nin çarpımının 2 katı + 2.'nin karesi
Denklem ( x + k )² olsun. Formül olarak ise x² - 2kx + k² ' dir.
Örnek: ( x + 2 )² = x² + 4x + 4
Örnekleri çoğaltabilirsiniz.
( # ) İki Kare Farkı
Genel formülü, x² - a² = ( x - a )( x + a ) 'dır.
Örnek: x² - 4 = ( x - 2 )( x + 2 ) Örnek: x² + 4 = ifadesinin özdeşi yoktur.
Örnekleri çoğaltabilirsiniz.
( # ) İki Küp Toplamı ve Farkı
x³ + y³ = ( x + y )( x² - xy + y²) veya x³ - y³ 0 ( x -y )( x² + xy + y² )
Örnek: x³ + 8 = ( x + 2 )( x² - 2x + 4 )
Örnekleri Çoğaltabilirsiniz.
( # ) Birinci Dereceden Bir Bilinmeyenli Denklemler
a ve b bir sayı ve a sıfırdan farklı olmak üzere,
ax + b = 0 birinci dereceden denklemdir.
Not: Birinci dereceden denklemi çözmek için x'i yalnız bırakıp eşitliğin diğer tarafındaki sayıya bölmek gerekir.
Not: Eşitliğin her iki tarafında da x değeri varsa eğer; x'li olan değerler bir tarafa, tam sayılar ise bir tarafa toplanarak işlem yapılır.
Örnek: 5x - 6 = 2x + 6 denkleminde x kaçtır.
5x - 2x = 6 + 6 ( x'li ifadeleri bir tarafa tam sayılı ifadeleri bir tarafa topladık) 3x = 12 x = 4 olarak bulunur.
Örnekleri Çoğaltabilirsiniz.
Not: Denklemimizde kesirli ifade varsa eğer, önce kesirden kurtarmamız gerekir. Kurtardıktan sonra denklemi çözebiliriz.
Örnek: 1/4 ( x - 1 ) = 2 denkleminde x kaçtır.
4.1/4 ( x - 1 ) = 2.4 ( Kesirden kurtarmak için eşitliğin her iki tarafını da payda ile çarptık. ) ( x - 1 ) = 8 ( Denklemi çözebiliriz. ) x = 9
( # ) İkinci Dereceden Denklemler
a, b, c sayı olmak üzere ax² + bx + c = 0 şeklindeki ifade 2. dereceden denklemdir.
Örnek: x² + x - 6 ifadesinde a:1 b:1 c:-6'dır.
( # ) Kökleri Bilinen 2. Dereceden Denklemi Bulma
Kökleri a ve b olan 2.dereceden denklem ( x - a )( x - b ) = 0 şeklinde gösterilir. Buradan yola çıkarak formülü yazacak olursak ( x - 1.Kök )( x - 2.Kök ) = 0 olarak ifade edebiliriz.
Örnek: Kökleri 4 ve 6 olan 2.dereceden denklemi yazalım;
( x - 4 )( x - 6 ) = 0 x² - 6x - 4x + 24 = 0
Örnekleri çoğaltabilirsiniz.
( # ) Kökleri Bilinen 2. Dereceden Denklemi Bulma
x4 - 3x² - 4 = 0 denklemi üzerinden gidecek olursak, Öncelikle kolaylık olması için x²'ye "t" diyelim. Bu, soruyu çözerken kolaylık sağlayacaktır.
x4 - 3x² - 4 = 0 t² - 3t - 4 = 0 olarak yazılır ve gerekli işlemler yapılıp t değeri bulunur.
( # ) Eşitsizlikler
Not: << veya >> sembolleri hem büyük/küçük hem de eşit anlamı taşımaktadır. Karıştırmayınız.
a, b £ R ve a sıfırdan başka bir sayı olmak üzere ax + b > 0 veya ax + b < 0 ( ax + b >> 0 veya ax + b << 0 ) şeklindeki ifadelere 1. dereceden eşitsizlik diyoruz.
Not: ">> veya <<" olan tarafta parantez köşelidir "[ ]" ama "> veya <" var ise parantez normaldir. " ( ) "
Not: Eşitsizlik konusunu denklemler ile hemen hemen aynıdır.
Not: Bir eşitsizlik negatif sayı ile çarpılır veya bölünürse işaret yön değiştirir.
Örnek: 5x - 4 < 4x - 4 eşitsizliğinde x kaçtır.
5x - 4x < -4 + 4 x < 0 olarak çözeriz. ( - sonsuz, 0 )
Örnek: 3x + 5 >> 5x - 11 eşitsizliğinde x kaçtır.
3x - 5x >> - 11 - 5 - 2x >> - 16 x << 8 ( "-" ile bölündüğünden dolayı işaret değişti. ) ( - sonsuz, 8 ]
Örnek: - 3 << 6x - 15 << 3 eşitsizliğini çözecek olursak.
- 3 << 6x - 15 << 3 -3 + 15 << 6x << 3 + 15 12 << 6x << 18 2 << x << 3 ( 2 ile 3 arasındaki sayılardır.) [2, 3]
Örnekleri çoğaltabilirsiniz.
( # ) İkinci Dereceden Eşitsizlikler
Örnek: x² - 3x << 0 köklerini bulalım.
İlk kökü 3'tür. İkincisi ise 0'dır. [3, 0] olarak ifade edilir.
Örnekleri çoğaltabilirsiniz.
( # ) Köklü Denklemler
Örnek:Karekök içinde x - 3 = x + 4
çözmeden önce kareköklü ifadeyi karekökten çıkarmak için eşitliğin her iki tarafının karesini almalıyız. Dev***** bakalım,
x - 3 = ( x + 4 )² denkliğinden x - 3 = x² + 8x + 16 x - 3 - x² - 8x - 16 = 0 x² + 19 + 9x = 0 'dır.
Örnekleri çoğlatabilirsiniz. | |
| | | | Açık öğretim fakültesi dersleri, ders notları | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |