İslam’ın kelime anlamı barıştır. İslam güzellik ve sevgi dinidir. Kuran’a tabi olan insanlar, İslam’daki derinliği görmeleri nedeniyle, imanı şevk ve coşku ile yaşarlar. Dine olan bağlılık Allah’a duyulan aşktan kaynak bulur.
Samimi mümin, aşkla Rabbi’ne kulluk ve ibadet eden, Kuran’a tabi olduğundan Kuran’a göre yaşayan insandır. Günlük yaşamında Allah ile kesintisiz bağlantı içindedir, her işinde gönülden Allah’a yönelir.
İnanan insan sevgi ve merhameti esas alır; güzel sözle barışa, Allah'a karşı samimiyet ve dürüstlüğe çağırır. Bu nedenle İslam’ı yaşayacak insanın içtenlikle ve kendi isteğiyle “Müslüman” olması, Allah'ın buyruklarını severek yerine getirmesi önemlidir.
Müminler Allah'ın "ma'rufu emret, münkerden sakındır" (Lokman Suresi, 17) buyruğuna uyarak, iyiliği emreder kötülükten sakındırırlar ve insanları güzel sözle Allah'ın yoluna çağırırlar. Ancak hidayeti verecek olan Allah’tır ve uyarılar yapıldıktan sonra kişiler seçimlerinde özgürdürler. Kararı, insan özgür seçimiyle verecektir. Bir kişiyi zorla ya da baskıyla Müslüman yapmaya kalkışmak, “Dinde zorlama (ve baskı) yoktur…”(Bakara Suresi, 256) ayetiyle de dikkat çekildiği gibi dine aykırıdır.
Bu konu birçok Kuran ayetinde haber verilir. "Artık sen, öğüt verip-hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın. Onlara 'zor ve baskı' kullanacak değilsin." (Gaşiye Suresi, 21)
Dolayısıyla, Kuran ahlâkına göre yaşamayı bir kişiye dayatmak, en başta Kuran'a aykırı bir tutumdur. İslam kelimesinin bir anlamı da teslimiyettir; Müslüman da ‘teslim olmuş’ kişidir. Bir insanın gönülden Allah'a yönelmesi için, kalbinde hiçbir kuşku olmaksızın, kesin bir bilgiyle iman etmesi gerekir. Bu nedenle bir kişiyi zorla Müslüman yapmaya çalışmak, ortaya bir münafık çıkarabilir. Çünkü o kişinin ağzıyla söylediği kalbindeki olmayacaktır. Yalnızca diliyle iman ettiğini söyleyen kişi, gerçekte inkâr batağındadır. Münafıklar Kuran’da "ateşin en alçak tabakasında" (Nisa Suresi, 145) barınacak olan en aşağılık kişilerdir. Bu samimiyetsiz kimselere karşı müminler birçok ayette uyarılırlar. İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir. (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. (Bakara Suresi, 8-9)
Münafık, Allah’a ve ahret gününe iman ettiğini söylerken, aslında kendisini aldatır. Müminlerin yanından ayrıldığında ise onlarla yalnızca alay ettiğini şeytanlarına itiraf eder. İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise derler ki: "Şüphesiz sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz." (Bakara Suresi, 14)
Münafıklar ibadetlerini hem isteksizce hem de insanlara gösteriş amacıyla yaparlar.
Gerçek şu ki münafıklar (sözde) Allah'ı aldatmaktadırlar. Oysa O onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı ancak çok az anarlar. Arada bocalayıp dururlar. Ne onlarla ne bunlarla… Allah kimi saptırırsa artık sen ona yol bulamazsın. (Nisa Suresi, 142-143)
İnsanları korku ve baskıyla Müslüman yapmaya çalışmak, dinimizin kabul etmediği bir durumdur. Yüce Allah hesap günü huzurundaki kulunu “…kalplerinizin kazandıklarından dolayı sorumlu tutar…”(Bakara Suresi, 225) ayetiyle bildirildiği üzere kalbinde taşıdıklarından sorgulayacaktır.
Ayrıca kusursuz yaratılmış bir imtihan mekanı olan dünya hayatında, çeşitli inançlara sahip olan, hatta hiçbir inanca sahip olmayan kişiler de olacaktır. Samimi inanan insanlar, bu insanların tümünün Allah katında bir kader ve bir hikmet üzere bu şekilde yaratıldıklarının bilincindedir. … Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir. (Maide Suresi, 48)
Kuran’da Kafirun Suresi’nde ise Peygamberimize (sav) şu sözleri söylemesi buyrulur:
De ki: "Ey kâfirler."
"Ben sizin taptıklarınıza tapmam."
"Benim taptığıma siz tapacak değilsiniz."
"Ben de sizin taptıklarınıza tapacak değilim."
"Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz."
"Sizin dininiz size, benim dinim bana." (Kafirun Suresi, 1-2-3-4-5-6)
Kuran’daki bu buyruk Allah'ın kutlu peygamberinedir ancak muhatap tüm inananlardır. "Sizin dininiz size, benim dinim bana."