Ashab'ın ve Alimlerin Sözleri - Sabır Üzerine Sözler - Sabır Sözleri - Şükretmek - Hikmetli Sözler
İman bazen 'dinin esaslarını tasdik etmek' mânâsına tahsis edilir. Bazen de o tasdikten sâdır olan sâlih amellere tahsis edilir. Bazen de ikisine birden ıtlak olunur. Marifetlerin birçok babları olduğu gibi, amellerin de birçok babları vardır. İman terimi bütün bunlara şâmil olduğundan dolayı, iman yetmiş küsur şubeden meydana gelir. Bu ıtlakların değişikliklerini Kavaid'ul-Akaid bahsinde zikretmiştik. Fakat sabır, iki itibar ve iki ıtlakın isteği olarak imanın yarısıdır. O ıtlakların biri iman teriminin tasdik ve amellerin ikisine birden ıtlak olunmasıdır. Bu takdirde imanın iki rüknü vardır. O rükünlerden biri yakîn, diğeri sabırdır.
Yakîn'den gaye; Allah Teâlâ'nm kulunu dinin esaslarına hidayet etmesinden hâsıl olan kesin marifetlerdir.
Sabır'dan gaye; yakînin gereğine göre amel etmektir; zira yakîn, insanoğluna, günahın zararlı ve ibâdetin faydalı olduğunu bildirir. Günahı terkedip ibadete devam etmek, ancak sabırla mümkün olur. Sabır da tembellik ve hevâ-i nefsin gücünü kahretmek hususunda dinin teşvikçisini kullanmak demektir.
Bu bakımdan sabır, bu itibarla imanın yarısıdır ve bu nedenle Hz. Peygamber (s.a) ikisinin arasını birleştirerek şöyle buyurmuştur:
Size verilenlerin en azı, yakîn ile sabrın azimetidir.12
İkinci itibar, iman teriminin marifetlere değil de amelleri meyve olarak veren hallere ıtlak olunmasıdır. Bu meyanda kulun rastladığı şeylerin hepsi, dünya ve ahirette kula fayda veya zarar veren kısımlara ayrılır. Kula zarar verene nisbeten kulun sabır hâli, fayda verene izafeten de şükür hâli vardır. Bu bakımdan şükür de imanın iki şıkkından biri olur. Nitekim yakînin, birinci itibarla iman şıklarından biri olduğu gibi!
Nitekim İbn Mes'ud (r.a) şöyle demiştir: İman iki şıktır, biri sabır, öbürü şükürdür'. Bu söz, Hz. Peygamber'e de izafe edilir.13
Sabır, imanı teşvik eden şeyin sebâtı sayesinde hevâ-i nefsi teşvik eden şeye karşı sabretmektir. Hevâ-i nefsi teşvik eden şey iki kısımdır. Biri şehvet, öbürü gadab (öfke) cihetinden gelir. Bu bakımdan şehvet, lezzetlinin talebi içindir. Öfke de elem vericiden kaçmak içindir. Aynı zamanda oruç da sadece şehvetin isteklerine sabretmek demektir. O da öfkesinin isteği değil, mide ile tenasül uzvunun şehvetidir.
İşte bu itibarla Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Oruç, sabrın yarısıdır.14
Çünkü sabrın kemâli, hem şehvetin isteklerine, hem de ga-zabın isteklerine sabretmekle hâsıl olur. Bu bakımdan oruç, imanın dörtte biri olur. İşte ameller ve hallerin hududlarını ve imana olan nisbetlerini takdir eden şeriatın, bu şekilde anlaşılması uygundur. Burada esas, imanın birçok şubesinin olduğunu bilmektir; zira iman terimi, çeşitli vecihlere ıtlak olunur.
12) Şehr b. Havşeb, (Ebu Umâme'den)
13) Beyhâkî ve Deylemî
14) İbn Mâce
alıntı