Hayatta hemen hemen her konuda bir türlü "bilmiyorum" diyemiyoruz. Çok bilmişliğimizden ödün veremiyoruz. Gururumuz biliyormuş gibi davranmamızı kamçılıyor. Eeee napıyoruz o zaman? Gözümüzü yumup başlıyoruz konuşmaya, başlıyoruz kelimeleri salmaya, felsefi ve siyasi analizler yapmaya, hiç tanımadığımız birisi için atıp tutmalara... Hatta birisine bir adres sorduğumuz da bile bilmediği halde "bilmiyorum" diyemediği için dakikalarda düşünür taşınır, bir şeyler mırıldar, bir o tarafı bir diğer tarafı göstererek basar gider. Oysa bilmeyebilir. Neden kendimizi bir şeyler bilmek ve alakadar bile olmadığımız bir konuda boyuna konuşmak zorunda hissediyoruz ki?
Kişinin bilmemesi cehalettir.
Ancak kişinin bilirmiş gibi yapması gaflettir. Bu gaflet de cehalet ve cesaret karışarak koca bir balon gibi koltuk altımızda şişmeye başlar. Ve koltuklarımız kabarır.
Oysa bazen bilmek sözlerimize inen bir perdedir. Susarsın. Gıybet, dedikodu yapmazsın, dışlamazsın bir diğerini, aşağılamazsın.
Cümlelerin yerine kesin olarak bilsen de nokta değil, virgül koyarsın. İşte o zaman kurtulmuş olursun bilmenin cahiliğinden...