OYUN HAKKINDA BİLGİ...
Need for Speed'i nasıl bilirdiniz? Hızlı? Öfkeli? Eğlenceli? Underground serisiyle başlayan tuning modası Carbon'da da olağanca hızıyla devam ediyor. Artık sadece onu oynayanlar için değil pek çok kişi için bilindik, duyulduk bir isim Need for Speed. 10 yılı aşkın bir zamandır hemen her sene yeniden merhaba dediğimiz bu efsanenin şimdilik son perdesi bakalım ondan beklentilerimizi karşılayacak mı?
Daha hızlı, daha öfkeli
Vaktiyle o senenin en çok satan oyunu olmayı başaran Underground'un ardından yapımcı EA nereden güzel ekmek çıkartabileceğini gördü ve serininin devam oyunlarını o kulvarda koşturmaya karar verdi. Carbon'a adını veren etrafındaki Carbon Kanyon'uyla çevrili Palmont şehrinde yer alan oyun kırktan fazla açılabilir lisanslı araç, kariyer modu, yüzlerce araç modifikasyon varyasyonları, onlarca araç etiketi, grup yardımlaşması ve bu incelemede tanık olacağınız irili ufaklı pek çok yenilikle seriyi bir sonraki adıma taşıyor.
Reklam kokan hareketler
En sonda söyleyeceğimi kendimi tutamayarak en başta sölüyorum ki Carbon o hayalini kurduğum serinin bütün iyi yanlarını aynı oyunda toplayan rüya oyunum değil. Ama yine söylüyor hatta iddia ediyorum ki Carbon'u oynarken başından kalkamayacaksınız. NFS çizgisini bozdu, özünden koptu gibi yorumlar yapacak çok insan olacaktır ama çıkmış bütün NFS'ler içinde en çok eğlenerek oynadığım oyun Carbon oldu.
Alırım anahtarını
Şimdi gelelim esas konumuza. Önce kötü haberleri sonra iyi haberleri vermek istiyorum. Pek çoğunuzun yıllardır özlem duyduğu replay modu yine ortalarda yok. Bir NFS fanı olarak üşenmedim bu konuyla ilgili çok detaylı bir e-postayı NFS'yi yapan ekipte olan bir arkadaşıma gönderdim ve gayet açıklayıcı bir cevap aldım. Durum şuydu; mevcut oyun yapısında catch-up (ketçap) denilen, bir yarışçıyla aramızdaki mesafe fazlalaştığında duruma göre onu yavaşlatan veya hızlandıran bir sistem yüzünden replay'de bir aracı saatte 600km/h ile "warp" ederken görmenin hoş olmayacağı idi. Bende bu olayın üzerine gittim ve iyicene didikledim ne menem bir şey bu catch-up diye. Söyleyeyim; tek kelime ile rezalette son perde. Örneğin bir aracı duvara çarptırdık veya bir kamyonun altına soktuk, kahkahalar eşliğinde tam gaz yolumuza devam ediyoruz fakat o da nesi? On saniye önce yolda ters dönmüş olarak bıraktığımız zavallı rakibimiz nitrosunu açmış faziyette tam gaz arkadan yaklaşmakta. Bu olay oyun boyunca benim canımı çok sıktı. Madem can sıkan olaylardan başladık oradan anlatmaya buyrun devam edelim. Örneğin trafik; Carbon'daki trafik maaşallah İstanbul trafiğini hiç aratmıyor sevgili okurlar. Tam yarım saniye sonra olacağınız noktada spawn olan araçlar mı dersiniz, trafiğe kapalı bir kestirme yolda ters yönden gelenler mi dersiniz, şeridin orta yerinde durup sizin geldiğiniz yöne doğru "U" dönüşü yapanlar mı dersiniz, tam evlere şenlik. Bir süre sonra "tüm dünyaya karşı ben" sendromu başlıyor ki saç baş yolduğum oldu. Bununla kalsa yine iyi. Oyunun son yüzde otuzluk kısmında her yarışta illaki bir yarışçı dengesiz derecede hızlı ve hatasız gidiyor. Zaten radara bakıp diğer yarışçı sürüsünden çok daha önde olmasından anlaşılıyor bu. Bu hile hurdacı yapay zekalı arkadaşları ilk kalkışta hemen sağ ya da soldaki boş şeride kaçıp nitroyu köklemesinden tanıyabilirsiniz.
Doğan görünümlü Şahin
Aslında az önce anlattığım şeylerin hiçbiri şu an anlatacağım kadar üzmemişti beni. Carbon'un grafikleri genel bağlamda maalesef önceli Most Wanted'dan daha kötü. Zaten bütün yarışları gece ve yağmur eşliğinde yaptığımızdan içimiz biraz kararıyor ama keşke şehir en az Most Wanted kadar canlı tasarlansaydı. Yol kaplamaları için de iç açıcı konuşamayacağım. Çok yüksek çözünürlükte oynamadığınız, anisotropic filtrelemeyi açmadığınız, shader ayarını high'a almadığınız sürece yollar maalesef asfalta değil süngere benziyor. Çevre modellemeleri ve kaplamaları deseniz yine Most Wanted'dan daha kötü. NFS makinemi zorlamaz ayarları kökleyeyim diye düşünüyorsanız da Most Wanted'ı su gibi akıcı oynatan PC'niz Carbon'da çok fena çuvallayabilir. Garip olan bir şey de Visual Treatment ayarını high'dan low'a aldığımda tüm renklerin daha sıcak, daha doygun olduğu yani daha iyi gözüktüğüydü. EA nasılsa satacak diye oyunu optimize etmeye kesinlikle uğraşmamış. Bir başka karın ağrısı ise motion blur özelliği. Daha siz gaza basarken bütün dünya bir anda çorba olup her şey sanki bir rüya havasına bürünüyor. Carbon'da blur'la iki kat erken, dört kat fazla bir alakamız oluyor ki ben epilepsi hastası olmadan kapattım bu özelliği. Blur'u bu kadar çok açmalarının sebebi acaba çevrenin vasat görüntüsünü saklamak için mi diye düşünmeden edemiyorum. Çünkü çevre bulanıklaşırken arabalarımızda bir bulanma söz konusu değil.
YU-MA-TU
Konu tuning, yarış, arabalar olunca sesler ve müziklerden bahsetmemek olmaz. Carbon'daki yarış esnasındaki müzikler genelde yarışın havasıyla oldukça uyumlu ancak oyunun sahip olduğu lisanslı parçalar nedense adam gibi kullanılmamış. Bu açıdan öncellerine göre sınıfta kaldığını söyleyebilirim. Motor sesleri her zaman olduğu gibi muhteşem olmuş. Yaptığınız motor modifikasyonuna göre bile değişiyorlar. Yalnız dikkatimi çeken bir durum; örneğin polisler bizi kovalarken bazı radyo konuşmaları Most Wanted'dakiyle bire bir aynı. Resmen kopyala/yapıştır yapılmışlar. Diğer çeşitli ses efektleri için de aynı şey söz konusu.
Bu kadar yerdik, yerden yere vurduk, sizi oyundan soğuttuk. Şimdi günah çıkartıp NFS'nin hakkını verme zamanı geldi.
Arabanın hakkı
NFS serisi asla bir simülasyon olmadı. Güzel arabalarla yarıştığımız, arcade tarzında eğlenceli bir yarış oyunu olarak çizgisini sürdürdü. Serinin son oyunlarına konu olan tuning temasına ek olarak iki farklı tarzı daha aynı potada eritiyoruz bu kez. Hepimizin daha önceki oyunlardan tanıdığımız klasik egzotik arabalar ve seriye ilk kez giriş yapan muscle car dediğimiz salt beygir gücüne dayalı Amerikan arabaları. Quick race, challenge, çevrim içi oyun gibi bildiğimiz modlara ek olarak kariyer modu da Carbon'da tam gaz devam etmekte. Kariyer modunda hikaye Most Wanted'da kaldığımız yerden devam ediyor ve eski dost Cross yine peşimizde. Kariyer modundaki sinematik anlatım bu kez daha derin sayılabilecek bir konu ile ve dijitize ara demolarla devam etmekte. Ancak ben bu oyundaki hatun karakteri nedense sevemedim ve beğenmedim; Emrah kaşlarından olsa gerek. Kariyer moduna başlamamızla üç araç türünden biriyle oyuna başlıyoruz. Tuner, Exotic ve Muscle. Bunlar hakkında çok kısa bilgi vermek gerekirse Tuner arabalar keskin virajları iyi dönebilen ancak en yüksek hızları diğerlerine göre düşük olan, Underground serilerinden bildiğimiz, sevdiğimiz arabalar. Egzotik araçlarımız ise yine Underground serilerinden önce NFS'nin bütün oyunlarına tema olan araba türleri. Bu araçlar için Tuner ile Muscle arasında dengeli sınıf diyebiliriz. Muscle'lar ise salt hızlanma üzerine kurgulu arabalar. En yüksek hızları ve ivmelenmeleri inanılmaz ancak ilk keskin virajda duvara yapışabilme ihtimalleri oldukça yüksek. Arabalar türlere ayrıldığı gibi tier 1, 2 ve 3 diye sınıflara da ayrılıyor. Tier 2 arabalar ilk sınıftan sonra oldukça hızlı gelecekken upgrade'leri yapılmış Tier 3 arabalar resmen uçuyorlar. Oyunun sonlarına doğru favori arabam Lamborghini Gallardo ile kadranımda gördüğüm en yüksek hız 421km/h idi ve oyun hız duygusunu yaşatmak konusunda bugüne kadarki en başarılı NFS. Sürüş dinamikleri de Most Wanted'dan bu yana hayli gelişmiş. Özellikle yüksek hızlarda arabanızın verdiği tepkiler arcade bir oyun olmasına rağmen inandırıcı olmuş. Tabii aynı şeyi çarpışmalar için söylemek mümkün değil. Hasarın mevcut olmadığı oyunda; sadece ayarlardan açtığımız takdirde boyamızın çizilmesi durumu var. Keşke görsel hasar olmasa bile fiziksel hasar olsaydı da 300km/h ile duvarda soyut resim olduktan sonra aynen yolumuza devam edemeseydik. Bir de rakip araçların arabaları sanki en az on ton. Arkadan veya yandan vurarak yoldan çıkarmanız çok zor. Hatta polis ciplerini yerinden oynatmaktan bile zor.
Konuya dönecek olursak, kariyer moduna başlamanızla beraber fark edeceksiniz ki şehir de parsellere ayrılmış ve her bir bölgeyi başka bir grup kontrol ediyor. Sizin de amacınız kendi grubunuzu kurup yavaş yavaş bütün şehri ele geçirmek. Daha oyunun başında bu grup olayını anlatan güzel bir tutorial'la karşılaşıyoruz ve burada grubumuzdaki elemanların yani wingman'lerin özelliklerini tanıyoruz. Grubumuza en fazla üç kişi alabiliyorken yarış esnasında sadece bir kişiden faydalanabiliyoruz. Kariyer modunda ilerledikçe grubumuza katmak için yeni kişilerle tanışabiliyoruz. Wingman'ler blocker, drafter ve scout olarak üçe ayrılan genel yeteneklere sahipler. Blocker'lar hedeflediğiniz rakibi durdurmaya çalışırken drafter'lar ise sizi arkasına alıp oluşan hava boşluğu sayesinde daha hızlı gitmenize yardımcı oluyor. En sevdiğim scout'lar ise önünüzden gidip kestirmeleri gösteriyorlar. Scoutları sevmemin nedeni size kestirmeleri göstermek için illaki önünüzden gidiyorlar ve eğer sizin wingman�iniz yarışı birinci bitirirse siz de yarışı kazanmış sayılıyorsunuz. Scout�da sürekli önden gittiği için oynadığım kariyer modu boyunca wingman'lerim benden çok yarış kazanmıştır. Zaten catch-up sistemi nedeniyle kendi wingman'imi geçemediğim de çok oldu. Wingman'ler ile ilgili başka güzel bir detay ise telsiz konuşmaları. Sadece yaptıklarıyla değil söyledikleriyle de oldukça yardımcı oluyorlar. Örneğin "sağından hızla geliyor önünü kes" veya "soldaki kestirmeyi kaçırma" gibi şeyler hem çok faydalı olmuş hem de yarışları sıkıcı olmaktan bir nebze kurtarmış. Şehrin her bölgesinde üçer yarış var ve bunların ikisini kazanmanızla o bölge sizin kontrolünüze geçiyor. Zamanla aldığınız bölgelere sizin alırken yaptığınız gibi karşı meydan okumalar olabiliyor, bu durumlarda yarışı kaybederseniz veya katılmazsanız o noktanın kontrolünü kaybediyorsunuz. Şehrin dört büyük bölgesini farklı araç türlerine sahip gruplar kontrol ediyor ve bu bölgelerin tamamını ele geçirdiğimizde o bölgenin boss'uyla kapışıyoruz.
Hızlı yaşa, genç öl
Yarışlara değincek olursak eski dostlar olan zamana karşı Check-Point, anlık hızlarımızı ölçen Speed-Trap, klasik Lap Circuit, Drift ve Sprint'in yanında en sevdiğim Drag'i görememek beni hayal kırıklığına uğrattı. Ama elime tutuşturulan yeni oyuncaklar bütün sıkıntımı hemen unutturdu; kanyon yarışları. Drift ve Lap Circuit şeklinde dağdan aşağı, dar virajlar ve uçurumlarla dolu bu yarışlar inanılmaz eğlenceli olmuş. Hele boss'larla yaptığımız bir kanyon kapışması var ki tadından yenmez. Boss'ları sokakta alt ettikten sonra kanyona yarışmaya çıkıyoruz. Önce o önde, siz onu kaybetmemeye hatta geçmeye çalışıyorsunuz sonra da o sizi. Tabii uçurumdan aşağı düşüp yarışı kaybetmek de var. Oyunun sonlarına doğru arabalar hızlandıkça bu düşüşlere çok aşina olacaksınız.
Kariyer modunda kullanabileceğiniz 30'dan fazla lisanslı araç bulunmakta. Nissan Skyline, Subaru Impreza WRX, Toyota Supra gibi Japon spor arabalarından, Lotus Elise, çeşitli Porcshe ve Lamborghini'ler gibi egzotik arabalara ve hatta Shelby GT 500, Chevy Camaro SS gibi klasik muscle arabalar, hepsi elinizin altında. Kullanırken en çok ustalık isteyen grup ise Tier 3 egzotik araçlar. Kariyer modunda araçları yarış kazanarak açtığımız gibi yendiğimiz boss'lardan da alabiliyoruz.
Underground'la başlayan modifikasyon çılgınlığı Carbon'la tavana vurmuş. Aşina olduğunuz modifikasyonlara ek olarak Auto Sculpting adı verilen her parçayı zevkinize göre modifiye etmenize olanak veren bir seçenek eklenmiş ve inanılmaz güzel oturmuş. Saatlerinizi (saatlerim? vizeler?) oturup arabalarınızı tek tek modifiye etmeye harcayabilirsiniz.
Aynasızlar
Most Wanted'da çok önemli bir yere sahip olan polisler bu kez biraz arka plana itilmişler. Sırf eğlenmek için yapmıyorsanız oyun sizi polislerle dalaşmaya yönlendirmiyor, hatta kariyer modunu bitirene kadar polislerle kovalamaca oynama sayım bir elimin parmaklarını geçmez. Oysaki polis teması hikayede oldukça aktif bir rol oynayabilirdi. Bir de artık şehir içinde bir noktadan diğerine gitmek için araba sürmemize gerek yok. Haritayı açıp istediğimiz yere basarak bir yarışa katılmak veya garaja gitmek mümkün. Bu da polislerle zaten kısıtlı olan temasımızı en aza indirmiş. Neyse ki polislerle olan hesabımızı challenge modunda bir nebze olsun görüyoruz.
Tam otuzaltı adet yarışa sahip olan challenge modu en az kariyer modu kadar hatta belki daha fazla eğlence barındırmakta. Özellikle kamyon kullanarak polislerden kaçtığımız yarışta çok eğlendim. Evet yanlış duymadınız; kamyon hatta itfaiye aracını açtığınız takdirde yarışlarda kullanabiliyorsunuz.
Levye modu
Çoklu oyuncu modunda ise Carbon hem güldürüyor hem de ağlatıyor. Yerel ağ üzerinden çoklu oyuncu desteği maalesef mevcut değil. Üstelik diğer platformlarda mevcut olan ekranı ikiye bölme yöntemi de yine PC versiyonunda es geçilmiş. Gel gelelim oyun internet üzerinden sekiz kişiye kadar çevrim içi çoklu oyuncu desteği vermekte. Çevrim içi yarışlar kazanarak çeşitli modifikasyon ve araçları açabildiğimiz gibi knock-out tarzında her tur sonuncusunun polise dönüşüp kalanları yakalamaya çalıştığı ilginç yarış modları da mevcut.
Calgon
Sözün özü Carbon, replay'i olan, catch-up'u dengelenmiş ya da kaldırılmış, drag'in es geçilmediği, grafiklerin en az Project Gotham Racing 2 kadar iyi gözüktüğü, polis kovalamacalarının Blues Brothers'dakine benzediği, kırk değil; Ferrari dahil bugüne kadar bütün NFS'lerdeki tüm araçları barındıran, hasar modellemesine sahip, korna ve sinyalin olduğu, sonradan kendimiz araç ekleyebildiğimiz, sadece yağmur değil karın da yağdığı, sürekli gece yarışmak zorunda olmadığımız, o rüya oyunu değil. Ama daha iyisi gelene kadar PC'lerimizdeki en güzel ve eğlenceli arcade yarış oyunu.
Alıntı Trgamer